İçeriğe Yönlendir

Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu.


Hayrettin Bahadir

Recommended Posts

Hayrettin Bahadir

Hiperaktivite bozukluğu

 

 

PRE-İNDİGO, İNDİGO VE KRİSTAL ÇOCUKLAR

 

(Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu)

 

 

 

 

2lkxy0l.jpg

 

 

 

0 lerden beri hızla gelişen, değişen, basma kalıptan uzak sadece dünyevi görüş olarak değil teknolojik olarak ta çok ileri gittiğimizin farkında mısınız?

Tek bir telefonun ya da herhangi bir teknolojik aletin yaklaşık 50 sene içinde nerden nereye geldiğini  sorguladınız mı? Peki sizce değişen ne idi? Gelin 50 yıl öncesine bakalım…

 

Yıl 1960-1970 leri gösteriyor idi…

Bu yılların ilk çocukları doğmaya başladı. Kolay kolay inanmayan ve kabul etmeyen çocuklardı bunlar… Araştırmacı, düşünen beyinler çıktı, şüpheci idiler. Herşeyi "bu kadar basit olamaz" diye sorgulamaya başladılar. Bunlar indigo çocukların öncülü PRE-İNDİGO ÇOCUKLAR idi. Yıllar ilerledi ve bu çocukların çocukları olmaya başladı…

Yıllar 1980-1990 ları gösteriyor idi. Basma kalıplara karşı, düzen yıkan, kalıpları ve ana akım inançlar ile beraber ana politik görüşleri reddeden, spiritüel bilgiler ile gelişmiş çocuklar doğdu. Pre-indigoların çocukları İNDİGO çocuklar….

Yıllar 2000 leri gösterdiğinde jenerasyon yine değişti. KRİSTAL ÇOCUKLAR var olmaya başladı. Artık ne hikayeler, ne öğütler, ne manipülasyonlar yapılamıyordu bu çocuklara. Doğduklarında sanki daha önce bu dünyada var olmuş gibilerdi. Halk deyimiyle “büyümüşte küçülmüş”…

Gelin tekrar yazının başındaki yıllara dönelim. Pink Floyd, Moody blues, Beatles gibi grupları dinlemeye başladılar. Şarkı sözleri ve müzik içerikleri değişmeye başladı. Bilinç ve düşünce yapısı pre indigo olan bu çocuklarla değişmeye başladı. Hazır eğitim sistemi tarafından bu çocuklar “ asi ve zor öğrenen” olarak damgalandı. Halbuki bu çocuklara var olan eğitim sistemi yetersiz gelmişti. Genel uygarlığın düşünce yapısını değiştirmeye başladılar…

İndigo çocuklar var olan sistemi sorgulamaya başladı, “ bunun böyle olmaması gerekir ile kalmadılar” Var olan düzen onlardan hiç hoşlanmadı çünkü artık sistem değişmeye başlamıştı. Bu çocuklar etik ve adaletli idi. Bireysel özgürlüklerine düşkün oldukları için basmakalıp düşüncelerden sıyrıldılar “bencil“ olarak nitelendirildiler basmakalıp düzeni seven gruplar tarafından. Halbuki sadece tabulara takılıp kalmamak için uğraşıyorlardı. Doğaya bağlı çocuklardı; bisiklet, dağcılık, kayak gibi doğa sporları gelişti.  Yaratıcı, sanatsal yönleri kuvvetli çocuklardı bunun sonucu dekorasyon, fotoğrafçılık, resim-heykel ve müzikte büyük değişiklikler oldu. İnsan ve hayvan haklarını gündeme taşıdılar çünkü çok duygusallardı. “Neden?” sorusuna eğilimleri vardı bir şeyin mantığını oturtmak için o olayın temelini istiyorlardı.

Var olan basmakalıp sistemin tek istediği vardı “SORGULAMA, KABUL ET!!!”

 

İndigo ve kristal çocukları kontrol altına alamayan ana akım eğitim sistemi, programına bu çocukları uyduramadı ve teşhisler arka arkaya geldi:

 

“DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU”

 

Tanıştığınıza memnun oldunuz mu çocuklarımız ile bilmem ama yazar olarak bu spiritüel makaleleri okuduktan sonra sizin gibi “acaba doğru mu?” sorusunu sormadan yapamadım kendime…

 

DEHB (ADHD)

 

DEHB (ADHD) nedir?

 

Hiperaktivite, dikkatsizlik, dürtüsellik ile karakterize nörodavranışsal bozukluktur. Ülkemizde DEHB sıklığı %5-8.1’ dir. Ailesel geçmişi olanlarda DEBH riski 2-8 kat arttığı gözlemlenmiştir.

3 çeşit DEB vardır (ADD) :

 

1.       Hiperaktivite olmadan oluşan DEB (ağır metallerle ilişkilendirilmiştir.)

2.       Hiperaktivite ile beraber oluşan DEB (besinlerdeki katkı maddeleri, besin alerjileri ve sükroz ile ilişkilendirilmiştir.)

3.       Rezidüel DEB (18 yaş üstü için, yetişkin döneme aittir)

DEHB genel özellikleri:

 

1.       Dikkat sürdürememe, dikkatsizlik, dikkatin kolay değişmesi (kısa süreli dikkat, aklı başka yerde olmak, gayret yoksunluğu, işleri bitirmede başarısızlık, dinlenememe, zayıf konsantrasyon)

2.       Hiperaktivite ve impulsitivite (dürtüselllik=ilk akıllalarına gelen dürtüler ile haraket etmek)

3.       Duygusal dengesizlik

4.       Genel düzen eksikliği

5.       Düşünmeden hareket etme (beklenmedik değişim hareketleri, organize olamama)

6.       Hafıza ve düşünme bozukluğu

7.       Belirli öğrenme bozuklukları

8.       Konuşma ve duyma bozukluğu

9.       Belirsiz nörolojik belirtiler ve EEG düzensizlikleri

 

dy58yd.jpg

 

 

 

v  DEHB için araştırılan genler: 18 gen ile bağlantılı olabileceği görülmüştür ama en çok bağlantısı görülüp araştırılanlar (American Journal of Clinical Medicine 2009; vol 6 number 4) aşağıdaki gibidir

1.       Tiroid reseptör beta geni

2.       D2 reseptör geni (dopamin)

3.       D4 reseptör geni (dopamin)

4.       D5 reseptör geni (dopamin)

5.       DAT (Dopamin taşıyıcı gen)

6.       Dopamin beta hidroksilaz(DBH)

7.       Glutamat reseptör gen (GRM7)

8.       Seroronin taşıyıcı gen (5HTTT)

9.       Serotonin reseptör 1B gen (HTR1B)

DEHB de DAT geni İngiliz çocuklarında ilgili bulunurken Türk çocuklarında bu bağlantı bulunmamıştır.

 

v  Son dönem çalışmalarda DEHB’ si olan gruplarda striatumdaki DAT bağlanmasında artış bulunmaktadır. Sağ striatumda dopaminin D23 reseptörüne bağlanma potansiyeli dürtüsellik ve dikkat eksiliği belirtileri arasında anlamlı derecede bağlantı ve metilfenidat ile yapılan tedavide bağlanma potansiyelinde azalma görülmüştür.

v  Dopamin seviyelerinin etkilenmesi bilişsel fonksiyonlarda bozulmaya sebep olur.  Yapılan birçok çalışmada kan, idrar ve beyin omurilik sıvısında noradrenalin, dopamin ve bunların yıkım ürünlerinin DEHB olan kişilerde daha az olduğu görülmüştür.

v  DEHB olan çocuklarda perinatal dönemde minimal derecede santral sinir sistemi hasarı olduğu görülmektedir. Gebelikte alkol ve sigara kullanan annelerin çocuklarında DEHB görülme oranı 2 ye katlanır.

v  Sık kulak enfeksiyonu ve antibiyotik kullanımı DEB oluşma ihtimalini artırdığı gözlemlenmiştir.

v  Araştırmalara göre DEHB olan çocuklarda beyin hacmi %5 normal çocuklara göre daha küçüktür fakat bu oran büyüdükçe azalır.

v  Beynin frontal lobu problem çözme, karşımızdakinin davranışını anlayıp değerlendirme, plan yapma ve isteklerimizi ertelemeye yarar. DEHB olan çocuklarda frontal lob ve diğer bazı bölgeler daha küçüktür. Tedavi almış DEHB ‘ lilerde bu hacim azalması düzelir fakat tedavi almamış çocuklarda devam eder.

v  DEHB olan çocuklarda

 

1.       anterior cingulate kortex

2.       Dorsolateral prefrontal kortex

3.       Corpus collosum arka ucu

4.       Caudate nucleus (kaudat çekirdeği)

5.       Serebellum’ da farklılaşmalar görülmüştür.

Örneğin PET sonuçlarına göre kaudat çekirdeğinde metilfenidat alındıktan sonra ciddi iyileşmeler saptanmıştır.  Yine yapılan çalışmalarda frontal korteksde ciddi sorunlar vardır.

v  ADHD ile ilgili bağlantısı olan durumlar:

 

·         Kurşuna maruz kalma

·         Kromozomal anormalite

·         Nörotransmitter yolak ve işlev bozuklukları (beynin konsantrasyon ve odaklanmasında görev almaktadır. )

·         Doğumda oksijen yetersizliği

·         Gebelikte alkol ve sigara kullanılması

·         Genetik olmadan ADHD oksidatif strese bağlı DNA hasarı ile de görülebiliyor.

·         Epinefrin, norepinefrin, dopamin gibi katekolamin ya da serotoninin ADHD patogenezinde rol oynadığı görülmüştür.

·         Bazı çalışmalarda beynin glutaminglutamat ve kreatinin seviyelerinde anormallikler olduğu saptanmıştır.

·         Glutaminerjik ve dopaminerjik sistem etkileri bozukluğu ADHD de rol oynamaktadır.

 

2rokztd.jpg

 

 

RİSK FAKTÖRLERİ

 

A.      Diyet ve gıda

29apurq.jpg

 

B.      Çevresel faktörler

oj48bs.jpg

 

 

C.      Elektronik medya

 

wl7jts.jpg

 

 

D.      Anormal ışık

b96f5c.jpg

 

 

 

9g8z2a.jpg

 

 

1.Bölümün sonu

 

Devam edecek...

 

 

  • Beğen 12
Yorum bağlantısı
Hüseyin Sönmez

Benim çocukta da disleksi tanısı var, yani odaklanma ile ilgili sıkıntıları var, ilk başta bir IQ testi yaptık ortalamnın oldukça üzerindeydi biz bunu iyi bir halt sandık ancak okul ve eğtim için aslında negatif bir etkisi oluyor yani okuyabilmesi için açıkcası en kaba tabirle biraz mal olması gerekiyor, disleksi olan çocuklarda odaklanma problemi oluyor ancak hiperaktivite pek olmuyor tam tersi içine kapanık oluyor zira yaşıtları onları pek anlayamıyorlar, damimarkada yaşıyor olsaydık çok şanslı sayardık kendimizi ancak malesef ülkemizde bu tip çocuklara özel eğitim verecek pek kurum yok.

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk

Ben disleksi olan çocuklarla amerikada çalıştım. 20 kadar çocukla deney de yaptım onlara özel bir uygulama geliştirdim göz hareketlerini inceleyen ve ona göre okuma yardımı yapan. Gördüğüm fark göz harfi gördükten sonra normalde 1 saniyeye yakın bir gecikme ile ağızdan çıkarken kelimeler disleksi olanlardda 2 saniye gibiydi. Ama bunu tam yorumlayamadık. Öte yandan öğretmenlerin orada uyguladıkları teknik arkasında durup hafif takıldıklarında kelimeyi fısıldamaları idi.

 

Çocuklar gayet başarılı sıkıntısı olmayan çocuklardı. Bence beynin içindeki kablolar standart dışı bağlı. O nedenle bir uzama var. Ancak bu geç anlıyor anlamına gelmez. Sadece verilerin dolaştığı girdiği çıktığı yerler farklı. Bu belki zeka anlamına da gelebilir. 

 

Sonuç olarak üzülecek birşey yok.

 

Bir de ücretsiz yetkili servis kontrolları gibi hekim arkadaşlara gidince mutlaka birşey bulurlar. Bulmayınca çünkü hasta da mutlu olmuyor. Çok ciddi bir sorun yoksa bunlar hastalık aslında değiller. Hepimiz farklıyız. Bunlar farklılık.

 

Mesela kellik bir hastalık değil. Ancak medyada "sizde kellik mi var ilaç verelim" şeklinde bir pompalama var.

dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin EN BÜYÜK NEDENİ ŞEKERDİR EKMEKTİR...

zaten tabloda da glukoz metabolizması demiş ama halka açıklayıcı olmaktan kaçınmış. Çocuklara çok fazla (hatta hiç) şeker çukulata yedirmemek lazım. Medyada reklamlar çıkıyor ifrit oluyorum. Resmen zehir.

 

Ayrıca hekim arkadaşlar hastanede şeker veriyor aşı olunca. Bizim çocuk ilk şekeri hastanede gördü.  (doğumdan önce de doğumdan sonra da)

 

 

  • Beğen 10
Yorum bağlantısı
Hüseyin Sönmez
Şimdi, Mehmet Göktürk yazdı:

Ben disleksi olan çocuklarla amerikada çalıştım. 20 kadar çocukla deney de yaptım onlara özel bir uygulama geliştirdim göz hareketlerini inceleyen ve ona göre okuma yardımı yapan. Gördüğüm fark göz harfi gördükten sonra normalde 1 saniyeye yakın bir gecikme ile ağızdan çıkarken kelimeler disleksi olanlardda 2 saniye gibiydi. Ama bunu tam yorumlayamadık. Öte yandan öğretmenlerin orada uyguladıkları teknik arkasında durup hafif takıldıklarında kelimeyi fısıldamaları idi.

 

Çocuklar gayet başarılı sıkıntısı olmayan çocuklardı. Bence beynin içindeki kablolar standart dışı bağlı. O nedenle bir uzama var. Ancak bu geç anlıyor anlamına gelmez. Sadece verilerin dolaştığı girdiği çıktığı yerler farklı. Bu belki zeka anlamına da gelebilir. 

 

Sonuç olarak üzülecek birşey yok.

 

Bir de ücretsiz yetkili servis kontrolları gibi hekim arkadaşlara gidince mutlaka birşey bulurlar. Bulmayınca çünkü hasta da mutlu olmuyor. Çok ciddi bir sorun yoksa bunlar hastalık aslında değiller. Hepimiz farklıyız. Bunlar farklılık.

 

Mesela kellik bir hastalık değil. Ancak medyada "sizde kellik mi var ilaç verelim" şeklinde bir pompalama var.

dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin EN BÜYÜK NEDENİ ŞEKERDİR EKMEKTİR...

zaten tabloda da glukoz metabolizması demiş ama halka açıklayıcı olmaktan kaçınmış. Çocuklara çok fazla (hatta hiç) şeker çukulata yedirmemek lazım. Medyada reklamlar çıkıyor ifrit oluyorum. Resmen zehir.

 

Ayrıca hekim arkadaşlar hastanede şeker veriyor aşı olunca. Bizim çocuk ilk şekeri hastanede gördü.  (doğumdan önce de doğumdan sonra da)

 

 

Hocam oğlanı bu konuda belkide uluslararası anlamda tek uzman olan bir hocaya götürdük Şişli'de yeri, adamın dediği bu durum bir hastalık değil farklı düşünme yeteneği yani algı farklılığı, zira biz okurken kelimeleri artık resim gibi ezberleyerek okuyoruz onlar tüm harfleri görerek okuyor bu sebepten dolayı yavaş okuyorlar bu durum sadece akademik hayatını etkiliyor, bilhassa İsrail ve Avrupa ülkelerinde bu tip bir IQ yapısından nasıl faydalanırız diye özel eğitim vermelerine karşın sözüm meclisten dışarı bizim öğretmenler 'çok akıllı ama biraz şey' modundalar, bu durum bir hastalık değil tabiki eğitim sisteminin alışık olmadığı bir beyne öğretme güçlüğü yaşıyoruz tek derdimiz bu, veri akışının W/m cinsinden fazla hızlı akması oluyor.

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Cihat Küçükay

Benim ikiz erkek çocuklarım var. Birinde hiperaktiviteye bağlı dikkat eksikliği, diğerinde atipik otizm tanısı vardı. İkisini de çapa tıp fakültesinde takip etmeye başladık. 4 senelik izleme, rehabilitasyon ve ilaç tedavisinden sonra atipik otizm olan oğlum iyileşti ve diğer çocuklar gibi okula başladı. Hiperaktif olan oğlum ise dozajı azaltılarak ilaç kullanımına devam ediyor. Okul başarısı olarak hiperaktif olan oğlum daha iyi konumda, anlatılanları hemen kaptığı için dersin devamında sıkılıyor ve dikkati dağılıyor. Bu da sınıfta yaramazlık yapıyor olarak bize geri dönüyor. Diğer oğlumunsa derslerde başarısı iyi, ancak sosyalleşmede bazı sıkıntıları hala aşmaya çalışıyoruz.

Kısaca demek istediğim, bunlar yeni neslin hastalık diyemeyeceğim farklılıkları, üstünde uğraşmak ve ilgi istiyor. Onlar kesinlikle farklı ve bir kaba sığdıramıyorsunuz. Düşünce yapıları farklı, uyum sağlamalı, onlar gibi düşünmeye çalışmalısınız.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Serkan Erden

çağımızın sorunu gibi bişey oldu bu . benim oğlandada var.10 yaşında. çeşitli psikiyatristlere gittik. ilaç verdiler ama hanım kullanmak istemiyor. yine arada gidiyoruz. doktor 12-13 yaşından sonra yavaş yavaş azalacak dedi. bakalım ne olacak.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Selim Kaya

Bu ve bu gibi konularda aklıma hep Aamir Khan 'ın Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar) isimli filmi gelir. Bazen de bizim eğitilmemiz gerekir doğal yollardan.

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Emrullah Aydoğdu
29 dakika önce, Recep Selim Kaya yazdı:

Bu ve bu gibi konularda aklıma hep Aamir Khan 'ın Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar) isimli filmi gelir. Bazen de bizim eğitilmemiz gerekir doğal yollardan.

Süper film. Bence Tvlerde yılda bir izletilmeli. Evlilik programları yerine bu filmler izletilse memleketin geleceği hali düşünemiyorum.

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk
Bir saat önce, Cihat Küçükay yazdı:

Benim ikiz erkek çocuklarım var. Birinde hiperaktiviteye bağlı dikkat eksikliği, diğerinde atipik otizm tanısı vardı. İkisini de çapa tıp fakültesinde takip etmeye başladık. 4 senelik izleme, rehabilitasyon ve ilaç tedavisinden sonra atipik otizm olan oğlum iyileşti ve diğer çocuklar gibi okula başladı. Hiperaktif olan oğlum ise dozajı azaltılarak ilaç kullanımına devam ediyor. Okul başarısı olarak hiperaktif olan oğlum daha iyi konumda, anlatılanları hemen kaptığı için dersin devamında sıkılıyor ve dikkati dağılıyor. Bu da sınıfta yaramazlık yapıyor olarak bize geri dönüyor. Diğer oğlumunsa derslerde başarısı iyi, ancak sosyalleşmede bazı sıkıntıları hala aşmaya çalışıyoruz.

Kısaca demek istediğim, bunlar yeni neslin hastalık diyemeyeceğim farklılıkları, üstünde uğraşmak ve ilgi istiyor. Onlar kesinlikle farklı ve bir kaba sığdıramıyorsunuz. Düşünce yapıları farklı, uyum sağlamalı, onlar gibi düşünmeye çalışmalısınız.

küçücük çocuklara ilaç verilmesini doğru bulmuyorum ben. Hiperaktif olmayıp ne olsun? Okul sıkıcı..Otur otur otur nereye kadar. O ilaçlar belki zeka gelişimini durduracak? SInıfta oturmasını sağlayacak ama? Şekeri çukulatayı kesip deneyin derim.

kötü yakıt nedeniyle araçta çekiş düşüklüğü yaşadığınızda enjektör ayarları ile oynamak ne derece doğrudur? Yakıtın kötü olduğunu bulup onu değiştirmek gerekir.

  • Beğen 3
Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk
54 dakika önce, Serkan Erden yazdı:

çağımızın sorunu gibi bişey oldu bu . benim oğlandada var.10 yaşında. çeşitli psikiyatristlere gittik. ilaç verdiler ama hanım kullanmak istemiyor. yine arada gidiyoruz. doktor 12-13 yaşından sonra yavaş yavaş azalacak dedi. bakalım ne olacak.

diyetinizi değiştirin. daha az glikoz ve ekmek tüketin. ayrıca spora vb başlayın.

Yorum bağlantısı
Emre Şimşek

Şimdi bu yukarıda sayılanlar az çok bende var. Hatta hemen hemen hepsi.. Ne oldu ki, ilaç da kullanmadık doktora da gitmedik, Allah'a şükür hayatımızdan da memnunuz. Ben de anlamıyorum bu herkesi robot gibi aynı yapmak istemelerini, bunun dışına çıkanların da hasta sayılmalarını.. Yüce Allah çeşit çeşit yaratmış. Her şey bu kadar mükemmel dağıtılmış iken bu sınıflandırma ve otekilestirmeler niye? Ben okuduğumu 1 saniye geç anladım diye topluma zarar mı verdim sanki. Muhtemelen genlerimizden dolayı benim oğlan da biraz hiperaktif anılacak, belki de anılmayacak bilmiyorum ama bu başkalarının tabuları, benim değil Allah'ın izniyle..

  • Beğen 6
Yorum bağlantısı
Cihat Küçükay
2 saat önce, Mehmet Göktürk yazdı:

küçücük çocuklara ilaç verilmesini doğru bulmuyorum ben. Hiperaktif olmayıp ne olsun? Okul sıkıcı..Otur otur otur nereye kadar. O ilaçlar belki zeka gelişimini durduracak? SInıfta oturmasını sağlayacak ama? Şekeri çukulatayı kesip deneyin derim.

kötü yakıt nedeniyle araçta çekiş düşüklüğü yaşadığınızda enjektör ayarları ile oynamak ne derece doğrudur? Yakıtın kötü olduğunu bulup onu değiştirmek gerekir.

Verilen ilaçlar hiperaktiviteyi azaltıcı dozda değil, dikkatini toplamasını sağlamaya yönelik ilaçlar ve minimal dozda kullanıyoruz. Evet okul sıkıcı, ama teneffüslerde sosyalleşmek için ideal yerler. Bu nedenle hareketlerini kısıtlayıp robotlaşmasın diye dikkat eksikliğini giderici ilaçları minimum dozda kullanıyoruz ve azaltmaya da başladık. Ben faydasını gördüm şahsen. Çukulata, şeker konusuna gelince, ailede kanser yaygın olduğu için şekerli gıdalar mümkğn olduğu kadar az yer alıyor hayatımızda. Çocuklarım günde 1 defa çukulata yiyebilirler, onun dışında meyve ve kuruyemiştir atıştırmalıkları. Cips, kola, fanta, şeker tarzı şeylere bizim hayatımızda yer yok.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Ramazan Turan

Özel Eğitim alanında sıkça karşılaştığımız bir durum. Benim çalıştığım okul Orta-Ağır Zihinsel Engelli ve Otizm'li çocuklar olduğu için DEHB'den önce çözmemiz gereken problemli davranışlar oluyor. 2 tane Orta Zihinsel Yetersizlik, 1 tane ağır Zihinsel Yetersizlik , 1 tane Down Sendromlu ve 1 tane de Otizm'li öğrencim var. Genelde DEHB'li çocuklar bizim okullarda olanlar (Eğitim Uygulama Okulları) , otizmli çocuklardır. Öğretim yapılan normal okullardaki DEHB'li çocuklara sınıf öğretmenleri özel ilgi göstermelidir, yoksa çocuk sınıfta kaybolur gider... Aileler bu konuda iyi eğitilip, bilgilendirilmeli... Unutmadan eve hoplayan, zıplayan, kıran döken çocuk DEHB'li değildir, bazı aileler Hiperaktiveyi iyi bir şey sanıyor, çok yaramaz, yerinde oturmuyor gibi şeyler söylüyor. Her çocuk hareketlidir, fazla enerjiye sahiptir, bunu atmak zorundadır, bunu da evde bu tür davranışlar göstererek ortaya çıkarabilir. İyi eğitilen, gerekli şartlar sağlanan (Normal Zihin aktivitesi olan DEHB'li çocuklar) çocuklar ileride daha başarılı olacaktır. 

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Hüseyin Sönmez
5 saat önce, Recep Selim Kaya yazdı:

Bu ve bu gibi konularda aklıma hep Aamir Khan 'ın Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar) isimli filmi gelir. Bazen de bizim eğitilmemiz gerekir doğal yollardan.

Filmdeki dişlek bebe disleksi sendromlu.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Selim Kaya
Şimdi, Hüseyin Sönmez yazdı:

Filmdeki dişlek bebe disleksi sendromlu.

 

Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Sadece ana fikir güzel. Göremediğimizi göstermesi beni etkileyen.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Hüseyin Sönmez
4 dakika önce, Recep Selim Kaya yazdı:

 

Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Sadece ana fikir güzel. Göremediğimizi göstermesi beni etkileyen.

Beethowen, Da vinci, Albert Anştayn gibi adamlar disleksi sendromlu insanlar, bizler mal muamelesi yaptıkça geleceğin bilim adamlarını sanatçılarını elimizden kaçırıyoruz.

  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Emre Ünal2

Aslında bu durumlar (ki bunlar sorun ya da hastalık değil) son dönemde sıklıkla duyulur hale geldi. Bunun en temel sebebi de bu durumların "adının konması" ile çokça dillendirilir hale gelmesidir. Alanım özel eğitim değil, bu konuda en kapsamlı bilgi çocuk psikologlarından ve bu konuda uzmanlaşmış özel eğitimcilerden geniş çaplı bilgi alınabilir.
Mehmet Göktürk hocamın da değindiği gibi beslenme alışkanlıkları ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (dehb) arasında doğrudan ilişkili olduğu yapılan pek çok araştırmada ortaya konmuş durumda. Hatta okuduğum bir kaç makalede özellikle çocuklar için özel üretilen (vitaminli süt, çikolata, uygun yollarla yetiştirilmeyen gıda ürünleri) gıdaların dehb'nu artırdığını ortaya koymaktadır. Bir de şimdiki nesil elektronik ürünlerin yaşamın içinde çok fazla yer almasıyla birlikte çocukların hareket ederek enerjilerini uygun yollarla harcamadıkları da bilinmektedir. Hareketli çocukların zeki olduklarına ilişkin olarak vatandaşlar arasında da yanlış bir algı bulunmaktadır.
Disleksi ise kabaca okumada ya da okumayı öğrenmede karşılaşılan öğrenme güçlüğü olarak ele alınmaktadır. Disgrafi (yazmada öğrenme güçlüğü), diskalkuki (matematik öğrenme güçlüğü) gibi başkaca da öğrenme güçlükleri bulunmaktadır. Bir örnekle kabaca açıklayacak olursak çocukların sahip oldukları işletim sistemi (bunu öğrenme doğası olarak kabul edelim) yüklenmek istenen programla (bunu da yeni bilgi veya beceri olarak kabul edelim) uyum sağlanamamasından kaynaklı bir öğrenme güçlüğü olarak kabul edilebilir. Nasıl ki 32 bitlik Windows işletim sistemine 64 bitlik bir programı yükleyemiyorsak bu çocuklar için de durum buna benzerdir. Dolayısıyla uygun öğrenme şartları ile bu çocuklarımızın öğrenmeleri önündeki engelleri en aza indirmek mümkündür. Disleksi, disgrafi ya da diskalkuli, çocuklarımızın dahi olup olmadıklarının bir göstergesi olarak kabul edilmemektedir, bilginize sunarım.

Yorum bağlantısı
  • 1 ay sonra...
İbrahim Çelik

Dislektik bir bireyim. Bu durumun farkına varmam üniversite yıllarında sanırım bilim teknik dergisinde bir makaleyi okumamla mümkün oldu.

1. Sürekli odaklanamama

2. Patlamalar şeklinde öğrenme

3. Basit şeyleri algılamada güçlük. Buna karşın karmaşık şeyleri algılamada hız.

4. sağ sol gibi konuma bağlı değişkenlerde bocalama.

5. Okuma sırasında d ve b harfinin karıştırılması.

vs vs.

Büyüdük evlendik ilk çocuğumuzu kucağımıza aldık. En küçük seslere verdiği aşırı gülme reflesi ilk başlarda hoşumuza gidiyordu fakat sonradan anladık ki bu iyi bir şey değilmiş.

Ana okuluna başladı sorunlar. Yaramazdı, arsızdı, tembeldi vs. İlkokula başladı çocuk 2 ayda okumayı öğrendi iş yazmaya gelince tembeldi, çalışmıyordu vs vs. orta okula geldi çocuk matematik süper, türkçe berbat, fen süper ingilizce berbat. Bir gün çocuğu karşıma aldım ve anlattım disleksi nedir? Ne değildir? Neden sıkılıyor? neden kendisine yapılan azarlamaları anlayamıyor vs. vs. Nasıl davranması gerekiyor. Sıkıldığı derse nasıl yaklaşması lazım. Kendimden bildiklerimi aktardım.  Bu konuşmadan 1 ay sonra ingilizce sınıf birinciliği 3 yıldır ingilizce dersine giren hoca şaşkın. 2-3 yıllık seviyeyi 1 ayda aldı gitti. Türkçe 4 ay sonra süper teog 8. sınıf sorularını 7. sınıfta tam netle yapıyor.

bütün bunlar olurken deneme sonuçları ilginç 14-17 yanlış matematikten başlasa fen netlerini batırıyor. sosyalden başlasa türkçe netlerini batırıyor. Başladığı dersin zorluğu önemli değil tam net yada 1-2 belki yanlış bitirdiği ders 5-6 yanlış. Doktora götürdüm  ilaç başlayalım hocam dedi. Şiddetle karşı çıktım. 

Doktorun "Hocam belki de daha iyi yerlere gelebilecek bir çocuğun geleceğini etkiliyorsunuz. Ayrıca bu ilaçların kontrollü dozajında herhangi bir yan etkisi de yoktur" uyarısıyla ilacı kabul ettim. 

 

Burayı ayrı yazıyorum.

 

İlaç başladıktan 1 hafta sonra yapılan sınavda 5 yanlış getirdi. 3 hafta sonra yapılan sınavda ise 3 yanlışla sınavı tamamladı. Davranışları bariz bir şekilde değişti. Daha olgun tavırlara büründü. 2. gün önce yapılan sınavda 13 yanlış geldi sebep? sınav günü ilacını almayı unutmuş.

 

Sonuç olarak ben doktoruma güveniyor ve verdiği tedaviyi kabul ediyorum. Çevremden azarlar işitiyorum bazen çocuğu mallaştırıyor bu ilaç diye. Aslında ilaç çocuğu mallaştırmıyor. çocuğun o ipe sapa gelmez hareketleri yok olunca millet iyice tuhaflaştı bu çocuk diyor.

 

Son Not: Dün çocuk bana ilginç bir şey söyledi. Baba önceleri sınavda ya da ders esnasında kafamda devamlı olarak hış hış diye bir ses vardı. Artık o sesler yok sanki sessiz bir ortamdaymışım gibi geliyor. Çocuğun bu söylediği neden ilginç? Bu satırları yazarken kafamda hış hış diye sesler duyuyorum. Bu sesleri ömrüm boyunca hep duydum ve artık benim bir parçam gibiler. Alıştım.

  • Beğen 3
Yorum bağlantısı
Hayrettin Bahadir
(düzenlendi)

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu-2

 

 

PRE-İNDİGO, İNDİGO VE KRİSTAL ÇOCUKLAR

(Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu)

 

 

Ecz. Şeyma ŞAHİN

 

2. Bölüm

 

HİPERAKTİVİTE OLMADAN ÖĞRENİM BOZUKLUĞUNUN OLDUĞU DEB

 

 

 

v  Orta kulak iltihabı, besin yetersizliği, ağır metaller genel sebepleri arasındadır. Otitis media görülen çocuklarda öğrenme zorluğu 2 kat daha fazladır.

v  Kısa dikkat süresi, ısrarda azalma, gönüllü faaliyetlerde azalma demir eksikliği ile bağlantılı bulunmuştur.

v  Civa, kadmiyum, kurşun, bakır ve manganez gibi ağır metal birikimi saç telinden analiz edilebilir. Ağır metal birikiminin çocukluk çağındaki öğrenme bozuklukları ile ilişkili olabileceği görülmüştür.

v  Birçok çalışma gıda takviyelerinin alınmasının okul çağındaki çocuklarda zihinsel işlevleri desteklediğini göstermiştir. (Bu çalışmalarda sadece omega 3 yoktur. )

v  Multvitamin takviyesi verilen çocuklarda yazılı ve sözel olmayan zekalarında gelişme kaydedilmiştir. Beyin ve sinir sistemi işlevi için son derece gerekli olan bu besinler tiamin, niasin, B6 vitamini, B12 vitamini, bakır, iyot, demir, magnezyum, manganez, potasyum ve çinkodur.

v  Langseth ve Dowd’ a bağlı 261 hiperaktif çocuk üzerinde yapılan çalışmada ADHD’ li çocukların %74 ünde anormal glukoz toleransı görülmüştür. Diğer çalışmalarda böyle bir farklılık görülmese de bağlantılı olabileceği sonucu bulunmuştur.

v  Reaktif hipoglisemide şeker alımından sonra plazma epinefrin ve norepinefrin artar, fakat bu artış ADHD’ li çocuklarda normal çocuklara göre %50 daha azdır.

v  Amerika’ da 1985 yılında kişi başı gıda katkı maddesi tüketimi yılda 13-15 gram iken günümüzde 3.5-4.5 kg arasındadır. Gıda katkı maddelerinin hiperaktiviteyi tetiklediği Feingold hipotezi adı altında Benjamin Feingold tarafından yapılmıştır. Feingold’ a göre hiperaktivite görülen çocukların çoğunun yapay renklendirici, tatlandırıcı koruyucu maddeler, salisilatlar ve fenolik bileşiklere duyarlıdır.

 

DEHB olan çocuklarda davranış bozukluğu, depresyon, anksiyete bozukluğu, gelişimsel gecikme, öğrenme güçlüğü, tourette bozukluğu ve diğer tik bozuklukları, bipolar efektif bozukluk, enürezis nokturna görülebilir.

 

 

Ø  DSM: Diagnostic and statistical manual of mental disorders. 5 versiyonu vardır fakat yapılan çalışmalarda ağırlıklı olarak DSMIV kriterleri baz alınarak değerlendirme yapılmıştır.

Ø  DSMIV: Amerikan psikiyatri birliği tarafından geliştirilmiş mental bozuklukları sınıflandırma sisteminin 4. Kez gözden geçirilmiş baskısıdır. DSMIV tamamlayıcıdır. 5 ayrı eksende değerlendirilir:

1.       Klinik bozukluk ve klinik ilgi odağı olabileceği diğer durumlar

2.       Kişilik bozukluğu ve mental retardasyon

3.       Mental bozukluk ve genel tıbbi durum ve fiziksel bozukluk

4.       Mental bozukluk gelişiminde katkıda bulunan psikososyal ve çevresel sorun

5.       Hastanın sosyal, iş ve psikolojik işlevselliği

Hepsinin toplamı 100 üzerinden değerlendirlir. Bozukluğun şiddeti: hafif, orta derece, ağır, kısmı remisyon ve tam remisyonda olarak değerlendilir.

 

 

YDkbN6.jpg

 

 

 

Ø  EEG: Beyin dalgaları frekansıdır.

a.       Alfa beyin dalgası: düşüncenin olmadığı rahatlama dönemlerinde ya da doğa ile uğraşırken yayılır.

b.      Beta beyin dalgası: konsantrasyon, mental aktivite ve karşılıklı etkileşim zamanında

c.       Teta beyin dalgası: hayal kurma, uyuma, dinlenme zamanlarında

d.      Delta beyin dalgası: Derin uyku hali.

DEHB li çocuklarda teta aktivitesi uyarı altında ve kortikal aktivite azalmışken iyi gözlemlenmiştir.

 

 

P0kMO5.jpg

 

 

FARMAKOLOJİK TEDAVİ:

 

37LopM.jpg

 

 

KULLANILAN İLAÇLAR: ETKİLERİ VE YAN ETKİLERİ

 

v  Metilfenidat etken maddesi 1902 lerde tanımlanmıştır. 1955 yılında ilaç olarak kullanımı yaygınlaşmıştır. 1980 lerde gündemde yerini bulan metilfenidat kullanımı asıl parlamasını 1990 larda yapar.

v  Medikal tedavide beyindeki nörotransmitterlerin dengesini sağlamak ve bu maddelerin disfonksiyonunu düzenlemek temel amaçtır.

 

oj376b.jpg

 

Stimulanlar:

·         Metilfenidat ve amfetamin iki ana stimulandır.

·         Norepinefrin ve dopamine benzer etkiler ortaya çıkarır.

·         Dopamin geri alımını azaltır ve ekstraselüler dopamin seviyesini artırarak görev alır.

·         Bu sayede sempatomimetik aktivite artar. Yorgunluk duygusu azalır, motor aktivite ve zihinsel uyanıklık artar.

·         Metilfenidat etki süresi açısıdan ikiye ayrılır. Kısa etkililer 3-6 saat; uzun etkililer 8 (bazı kaynaklarda 11-12 saat) saat etkisi vardır. İdrarla vücuttan atılır. Kg başına 0.3-1 mg uygulanır.

·         Yavaş ve sürekli dopamin artışı yaptığı için bağımlılığa neden olmaz.

·         Aileden gelen ani kardiyovasküler ölüm riski, konjenital kalp hastalıkları, egzersize bağlı senkop gözlemi var ise kardiyovasküler yan etki riski yüksek olacağı için EKG gözlemi yapılmadan stimulanlara başlanmamalıdır.

·         En sık görülen yan etkileri:  anoreksiya, insomnia, gastrointestinal rahatsızlık, baş ağrısı, iritabilite, düz duygulanım, sosyal çekingenlik, tik, tremor, hızlı kilo kaybıdır.

·         Kan basıncı ve kalp atışlarının aynı zamanda büyüme ve gelişmenin gözlemlenmesi gerekmektedir.

·         Nöbet ve halüsinasyon nadir de olsa görülebilir yan etkileri arasındadır.

·         Metilfenidat priapizme neden olabilir.

·         Stimulan ilaç kullanan ADHD’ li çocukların%20-30’ u bu ilaçları tolere edememe, yan etki görülmesi ya da ilaca yanıt vermemesi sebebi ile kullanamaz.

·         Yüksek dozda stimulan ilaç kullanımı paranoid psikozlara sebep olabilir.

 

Non stimulan ilaçlar:

Atomoksetin:

·         Norepinefrin seviyelerini artırır ve nöral sinapslardan norepinefrin reuptake’ ini inhibe eder.

·         Gün boyu etkilidir. Uykusuzluk yan etkisi azdır. Tikleri arttırmaz.

·         Depresyon ve kaygı eşliğinde görülen vakalarda daha başarılıdır.

·         Rebound yoktur.

·         Karaciğer hasarı (Karaciğer enzim yükselmesi görülen kişilerde kullanılmamalıdır). Abdominal ağrı, İştah kaybı, kusma, baş ağrısı, insomnia, uyuklama, sersemlik, iritabilite, kan basıncı ve kalp atışı hızında artış gözlenebilir.

·         Büyüme ve gelişme, kan basıncı ve kalp atım hızı takip edilmelidir.

·         İntihar düşüncesinde artış görülebilir. (çocuklarda %0.4; adolesanlarda %9.05)

·         Priapisme neden olabilir.

Klonidin:

·         DEHB ek olarak tik, post travmatik stres bozukluğu gibi durumların beraberinde görüldüğü vakalarda kullanılır.

·         En sık görülen yan etkileri; sedasyon, sersemlik, anoreksiya, ortostatik hipotansiyon, depresyon, gece kabusları, gece işemeleridir.

·         Sedasyon yan etkisi zamanla azalır.

Guanfasin:

·         Klonidin gibi vaka kullanımları aynıdır.

·         Yan etkileri benzerdir.

·         Klonidinden farklı olarak sedasyon yan etkisi daha sık görülür.

Antidepresanlar:

Serotonin, dopamin ya da norepinefrin metabolizması üzerinden etki gösterir. Genellikle duygudurum bozukluğu görülen çocuklarda kullanılır.

Bupropion:

·         Stimulan kullanamayan hastalarda ya da ADHD ile beraber depresyon, iritabilite, saldırganlık tedavilerinde kullanılır.

·         En sık görülen yan etkileri konstipasyon, tremor, insomnia, baş ağrısı, kusma ve ağız kuruluğudur.

·         Blumia ve anoreksiya nevroza görülen hastalarda kullanılmaz.

·         Cevap alınamayan vakalarda stimulanlarla beraber doktor gözetiminde kullanılabilir

 

Risperidon:

·         DEHB ile beraber tik, agresiflik, duygu durum dalgalanmaları, insomnia, saldırganlık, hiperaktivite durumlarında kullanılır.

·         En sık görülen yan etkileri; sedasyon, ortostatik hipotansiyon, ortostatik taşikardi, iştah artışı, metabolik sendrom, sersemlik, akatizi (iç huzursuzluk, yerinde duramama, haraket etme ihtiyacı ile karakterize psikiyatrik bozukluk), distonik reaksiyon, tardif diskinezi, ekstraprimidal semptom, hiperprolaktinemidir.

·         Zamana bağlı olarak sedasyon azalır.

·         Kullanan kişilerde kilo, kan şekeri, kolesterol, trigliserit ve karaciğer fonksiyonları takip edilmelidir.

·         QT süresini uzatır.

·         Fluoksetin ve paroksetin ile beraber kullanımında serum risperidon seviyeleri artar.

Trazodone:

·         DEHB ile beraber insomnia , hiperaktivite, agresiflik varlığında kullanılır.

·         En sık görülen yan etkileri arasında; sedasyon, sersemlik ve ortostatik hipotansiyondur.

·         Kullanan kişilerde kan basıncı ve kalp atım hızı gözlenmelidir.

·         Fluoksetin ve sertralin ile beraber kullanımında serum trazodon seviyeleri artabilir.

 

 

2. Bölümün sonu

Devam edecek....

tarihinde Hayrettin Bahadir tarafından düzenlendi
  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...