İçeriğe Yönlendir

Kadın Milleti..


Mert Yeldan

Recommended Posts

Çağlar Bayur
bir kadını anlamak için, ölü gibi olmak gerekiyor. yapmış olduklarına ve yapacaklarına hiç sesini çıkarmayacaksın

:) servisçi adam işi çözmüş işte...

Yorum bağlantısı
Sadettin Çelik
bir kadını anlamak için, ölü gibi olmak gerekiyor. yapmış olduklarına ve yapacaklarına hiç sesini çıkarmayacaksın

Tam sözün bittiği yerde noktayı koymuş Yaşar usta. Yaşa : :)

Yorum bağlantısı
Sina Güran

Kadınlar için duygusal derler ya, senerden beri ne büyük bir ön yargıdır.

Oran kurulsa, bir kadın için kendine hayatı zehir eden erkekler ile kadınların erkekler için hayatlarını zehir etmesini çok bariz bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Ayrıca; sürprizler, ilgi, sevgi bekleyenler, gemileri yakmaknın kolay olduğunu düşünenler vs hep kadınlar.

Ama duygusal "olmayan" erkekler bunları kadınlar için "yapan" rolünde. Kadınlar ise sadece keyfini çıkaran rolünde.

Nasıl oluyorda erkekler duygusal olmuyorda kadınlar oluyor.

:nazar::good1::)

Yorum bağlantısı
İlknur Öztürk

Dikkate alınmayan birşey var, kadınlar ilişkileri için hiçbir şey yapmasa bile çaba harcıyor. Hergün akşama ne yemek yapacağım diye düşünüyor ve eşinin sevdiği şeyleri yapmayı tercih ediyor genelde. Temiz ve ütülü giysiler giydirmek için eşine, çaba harcıyor. Evin eksiklerini gidermek için çaba harcıyor. Çocuklarını yetiştirmek için çaba harcıyor. Erkeklerin hayatı boyunca odaklandıkları şeyler işleri ve hobileri. Sadece ilgi göstermek bile angarya oluyor erkeklere. Birazcık politik olup, kadının duymak istediği şeyleri söylemek bile angarya oluyor. Tek taraflı özveri olmaz, bişeyler alacak ki kadın vermeye devam etmek için onu güdüleyen bişeyler olsun. Sevildiğini hissetsin ki sizin arkanızı toplasın. Erkekler sadece eşlerini birlikte olmaya, evlenmeye ikna etme konusunda çaba harcıyorlar, onu da büyüte büyüte bir hal oluyorlar.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
  • 1 yıl sonra...
Mehmet Kaya

Mehmet Abi konu tekrar açılmış gibi olacak ama başından sonuna kadar okudum. Sen süpersin abi nerden buldun bunu . Çoğunu eşimle birlikte okuduk. Çok doğru yazılmış dedi. Tabii ki arada laflar da yedim ama olsun. Bence birden fazla okunması gerekli bir yazı. Sindirmemiz lazım.

Saygılarımla.

Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya

Haklısın aslında.Ama kendi hatalarınıda görür. Herşeyi erkeklerden beklememeleri açık olmaları gerektiğini anlamaları lazım.

Yorum bağlantısı
Serap Tapan
Kadınlara laf yook..

Yaşa Mehmet abi :unsure:

Çok geçikmeli bir cevap oldu ama ben o zamanlarda üye değildim,verdiğiniz cevaba kayıtsız kalamadım :=))

Yorum bağlantısı
Serap Tapan
Ne dertliymişsiniz be :unsure:

Dökün içinizi rahatlayın... :unknw:

:=))) Mehmet abi çok yerinde cümle kuruyorsun,valla dakikalarca gülüyorum.

Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya
Mehmet hocam teorik olarak çok güzel şeyler söylemişsin ama pratikte bunlar nasıl olacak? Hz Adem'den bugüne kadar olmayan şey,bundan sonra nasıl olacak :unsure:

Onur bey dikkat ederseniz erkekler evlendikten sonra çöküş başlıyor ve bir bakın erkekler kadınlardan önce öbür dünyaya göç ediyorlar. Yani bükçe dili gerçkten zormuş ki. Öğrenene kadar ömrün bitiyor. Kadınların böyle bir derdi yok :unknw:

Yorum bağlantısı
Hüseyin Matur

Kadınlar yaratılış olarak erkeklere nazaran daha zayıf ve narindirler. Ki, Mevla teala Kuranı Kerimde bunu buyurmuştur. Şöyle ki; Erkekler kadınlar üzerine güçlüdürler'' Nisa.34

Bu yüzden erkeklere kadınları anlama konusunda daha fazla iş düşmektedir. Kadınlar yaratılış olarak narin oldukları için çoğu meseleye daha fazla duygusal yaklaşırlar. Ama erkeklerde çoğu zaman durum tam tersinedir. Genel olarak erkekler işin duygusallığını değil mantık tarafını seçerler. İkisini birden yapmazlar. Ama kadınlar her ne kadar duygusal ağırlıklı olsalarda çoğu zaman mantığıda arka plana itmezler.

Uzun lafın kısası kadınları anlamak hiçte zor bir iş değildir. Yeterki karşı taraf adam akıllı dinlensin..!!

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Hoca

cemaate sorar

hanımından korkanlar ayağa

kalksın!

herkes kalkar adamın biri oturur

Hoca sorar sen hanımından

korkmuyormusun diye?

Adamcağız derki hanımın ismini

duyunca dizlerimin bağı çözüldü

kalkamıyorum :i-ih:

Yorum bağlantısı
Yasin Çelik

Kapı vurulur ve bir erkek

kapıyı açar.

Kadın:

'İyi günler az önce camınız

kırıldı ve bunu yapan benim çocuğum, lütfen özrümü kabul edin ne kadar masrafı

varsa ödemek istiyorum' der.

Adam:

'Hiç sorun değil çocuğunuz camı kırdı ve içeri giren top değerli bir vazoya

çarptı ve o da kırıldı'.

Kadın

daha fazla üzülür ve içeri girdiğinde gerçekten bir vazoyu kırılmış görür.

'Çok üzgünüm bunun da masrafını ödemek istiyorum' der.

Adam:

'Hiç önemli değil, aslında çok büyük bir iyilik yaptınız bana'.

Kadın merakla:

'ama camınız ve değerli bir vazonuz kırıldı

nasıl olur' der.

Adam:

'hanımefendi ben bir cinim ve 100 bin yıldır o vazoda hapis kalmıştım,

çocuğunuz sayesinde özgürlüğüme kavuştum, dileyin benden ne

dilerseniz,

Kadın: önceleri şaşırsa da,

biraz düşündükten sonra;

'Çok güzel ve büyük bir malikane istiyorum'

der.

Adam:

'Bir

dakika' der ve kısa bir telefon görüşmesinden sonra; 'tamam hanımefendi,

malikaneniz hazır' der, 'İkinci dileğiniz nedir?' diye sorar.

Kadın:

sevinç çığlıkları ile;

'En güzel

kıyafetleri istiyorum' der.

Adam: yine kısa bir telefon görüşmesinden sonra;

'Tamam,

hanımefendi, Versace ve D&G'ya gidip en güzel kıyafetlerden istediğiniz

kadar alabilirsiniz' der,

Adam:

'Son dileğinizi de alabilir miyim' diye

sormasıyla

Kadın: çıldırmış bir halde;

'Dünyanın en güzel mücevherlerini

istiyorum' der.

Adam: yine kısa bir telefon görüşmesinden sonra;

'Tamamdır,

yarin tüm mücevherleriniz teslim edilecek' der.

Kadın:

artik sevinçten çıldırmıştır.

Adam:

kadına sessizce;

'Ee şey hanımefendi, benim

de sizden küçük bir ricam olacak' der, 'Malum,100 yıldır bir vazodayım, bu

sürede hiç kadın yüzü görmedim, benimle bir gece birlikte olabilir misiniz

acaba?' diye sorar.

Kadın: biraz düşündükten sonra, O'na bu kadar güzel şeyler

veren birinin, isteğini geri çevirmemesi gerektiğini düşünür ve 'Tamam

olabilir' der, Sabah'a kadar birlikte olurlar... Adam bir ara

sigarasını yakar ve kadına sorar;

'Kaç yasındasın?'

Kadın:

'32' der,

Adam:

'Hadi yaa.. Çok enteresan, bu yaştasın ve

hala cinlere inanıyor musun?' :i-ih:)

Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Ben de şöyle bir ekleme yapayım.Kadınlarda ilgili tek öğrendiğim ve işe yarayan bir şey var.Mutlu olmak istiyorsan eşini sevdiğini mutlu edeceksin.Aslında kadınları dinlemeyi öğrenirsek isteklerinin öyle ulaşılmaz ve anlaşılmaz olduğunu görürüz ve eğer kadın önemsendiğini ve dinlendiğini hissederse karşısındakine huzur ve mutluluk verir.Benim gördüğüm tek isteklerinin karşısındakinin gerçek anlamda kendisini dinlemesidir.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya
Hoca

cemaate sorar

hanımından korkanlar ayağa

kalksın!

herkes kalkar adamın biri oturur

Hoca sorar sen hanımından

korkmuyormusun diye?

Adamcağız derki hanımın ismini

duyunca dizlerimin bağı çözüldü

kalkamıyorum :i-ih:

Bunu duymuştum çok güzel.

Yorum bağlantısı
Mehmet Ozyurek
Ama kendi hatalarınıda görür. Herşeyi erkeklerden beklememeleri açık olmaları gerektiğini anlamaları lazım.

Bir kadın bunları görür mü sence :)

Yaşa Mehmer abi :)

Çok gecikmeli bir cevap oldu ama ben o zamanlarda üye değildim,verdiğiniz cevaba kayıtsız kalamadım :=))

Teşekkür ederim.. amaa...

:=))) Mehmet abi çok yerinde cümle kuruyorsun,valla dakikalarca gülüyorum.

Gül gül Allah ağlatmasın amaa..

yukardaki cümleyi de ben yazdım.. nasıl olacak şimdi :lol2:

Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya
Bir kadın bunları görür mü sence :)

Mehmet Abi bunu okuduğumuzdan beri buradakileri konuşuyoruz. Eşim diyorki çok doğru bir yazı. Kadınları çok iyi tarif etmiş ama sizide tarif etmiş dedi. Peki yanlışmı yaptığınız dedim. Yanlış ama bizde de içgüdesel bir durum. Belki annemizden öğreniyoruz. Yanlış ama yapıyoruz. :)

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Mahmut Yıldız

Bence erkeklerin beyni mekanik bir sistemdir, kadınların ki ise son derece karmaşık bir yazılımın kontrol ettiği bir sistemdir.

Erkekte sorun olduğu zaman bulmak kolaydır. Aynı mekanik parçaları sökmek gibi. Ya bir dişli bozulmuştur ya da bir milde boşluk vardır. Sorunlu parçayı değiştirmek sorunu çözecekir. Hatta sadece söküp takmak bile yeterli olur.

Ama kadınlarda öyle değildir. Yazılımın ne zaman nerede hata vereceğini, çökeceğini bilemezsiniz. Sorun bazen çok basittir ama bulmak yine de zordur. Keşke kapatıp tekrar açmak çözüm olsaydı ama değil.

Bu ara uzun bir yazı da benden:

Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, bir de sinirlenmişti. Alaycı bir ses tonuyla :

- Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu.

- Hayır çikolata parası lazım!

Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.

- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?

- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.

Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.

- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?

- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.

- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?

- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum.

- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.

- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.

Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı . Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.

Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.

- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?

Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.

- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım. Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.

- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi. Adam çekingen çekingen oturdu yanına.

- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?

- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.

- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?

- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.

- Hımmmm. Aşk hem de otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.

- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.

- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.

- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.

- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?

- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.

- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?

- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.

- Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu ?

- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.

- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?

- Küçük kızı severek.

- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?

- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.

- Nasıl yani ?

- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?

- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses gibi olmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.

- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.

- Hiç kavga etmez misiniz siz?

- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.

- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.

- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. En ciddi ya da en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.

- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.

- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.

- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.

- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu. Adam ayağa kalktı.

- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.

- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı. - Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.

- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi. Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı, sonra eşinin önüne koydu.

- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.

İnci hiç konuşmadı.

- Sorsana "niye" diye.

İnci kızgın kızgın:

- Niye? Diye sordu.

- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.

- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.

- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım" Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.

- Özür dilerim seni kırdığım için. Sonra Bülent yere diz çöktü.

- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme. Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu. İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.

- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi. Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü.

Ve bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü...

Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya
Bence erkeklerin beyni mekanik bir sistemdir, kadınların ki ise son derece karmaşık bir yazılımın kontrol ettiği bir sistemdir.

Erkekte sorun olduğu zaman bulmak kolaydır. Aynı mekanik parçaları sökmek gibi. Ya bir dişli bozulmuştur ya da bir milde boşluk vardır. Sorunlu parçayı değiştirmek sorunu çözecekir. Hatta sadece söküp takmak bile yeterli olur.

Ama kadınlarda öyle değildir. Yazılımın ne zaman nerede hata vereceğini, çökeceğini bilemezsiniz. Sorun bazen çok basittir ama bulmak yine de zordur. Keşke kapatıp tekrar açmak çözüm olsaydı ama değil.

Buradaki anlatımınız tam sizin mesleğinize göre bir açıklama olmuş çok sevdim.Dilinize sağlık ve çok doğru.

Saygılarımla.

Yorum bağlantısı
Mahmut Yıldız

Bir format olayı var tabi. Sıfırdan istediğin gibi kursan ne güzel olurdu.

Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Kadın : Canım çok beklettim mi?

Erkek : Önemli değil aşkım ben de gazetemi okudum.......

Kadın : Merak etmedin mi?

...

Erkek : Neyi?

Kadın : Tam bir saat geç kaldım ve sen beni merak etmedin öyle mi?

Erkek : Aslında merak ettim hem de çok.

Kadın : O yüzden mi oturup gazeteni okudun? Ölüm ilanımı falan mı

görmeyi umuyordun?

Erkek : Ne yapsaydım seni beklerken tırnaklarımı mı yiyecektim?

Kadın : Tabii.Bir telefon

etmek aklına gelmedi değil mi? Öldüm mü kaldım mı tinerciler mi

saldırdı?

Erkek : Tinerciler falan saldırmamış işte.

Kadın : Pek bir kinayeli söyledin. Keşke saldırsalarmış der gibi.

Erkek : Şimdi benim anlamadığım geç kalan sensin ama suçlu nasıl ben

olabildim?

Kadın : Şöyle ki; sen beni merak etmedin arayıp sormadın. Aynen böyle

oldu.

Erkek : Benim bildiğim geç kalacak olan arar haber verir.

Kadın : İyi ki de aramamışım. Beyefendinin gazete keyfini bölecekmişim

baksana.

Erkek : Gazete okumasaydım ne saçmalayacaktın merak ettim şimdi.

Kadın : O zaman kesin arardım.

Erkek : Yuh! İyice saçma sapan konuşmaya başladın sen.

Kadın : İşine gelmedi galiba.

Erkek : Bak garson geliyor ne içersin?

Kadın : Canım bir şey istemiyor.

Erkek : Çay?

Kadın : İstemiyorum.

Erkek : Ihlamur?

Kadın : İstemiyorum dedim ya.

Erkek : Kök?

Kadın : Ne kökü?

Erkek : Zıkkımın kökü.

Kadın : Teskin edici özelliği varsa.

Erkek : Olmaz mı?

Yorum bağlantısı
Fatih Mehmet Uslu

aynen böyle oluyor bende anlamıyorum, ama olay bu duruma geldiğinde, neyin nasıl olduğunu anlamayan erkek haksız duruma çoktan düşmüş oluyor. Kamera kaydı lazım bak ne konuşuyorduk nereye geldik diye..

Yorum bağlantısı
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...