Hikmet Demirtaş 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Alıntıdır: Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşları...yla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?” “Sohbet ediyor musunuz?” “Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.” “Kaç yaşında?” “On yedi yaşında.” “Mesela ne diyorsunuz?” “Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.” “Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.” “Evet.” “Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.” “Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.” “Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.” Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı. İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu. *** Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu. Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum. “Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim. Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu. “Adın ne?” “Selim.” “Kaç yaşındasın?” “On iki.” “Bugün ayın kaçı?” “24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.) “Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?” Anladığını belirtmek için başını salladı. “Lütfen gözünü aç.” Selim, gözünü açtı. “Bugünün tarihini söyler misin?” “24 Aralık 2028.” “Kaç yaşındasın?” “Otuz iki.” “Ne iş yapıyorsun?” “İç mimarlık.” Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar. “Nerede çalışıyorsun?” “New York, Manhattan’da.” Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi. “Evli misin?” “Hayır.” “Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?” “Kızların hepsi evlendi.” Gülüşmeler.. “Çalıştığın yere beni götürür müsün?” “Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.” Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik. “Burası ‘home office,’” dedi. İçeri girdikten sonra açıkladı: “Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.” “Selim, salonda neler var?” “Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.” “Duvarlarda ne var?” “Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.” “Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?” “Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.” “En küçük sen misin?” “Evet.” “Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?” Hiç beklemeden “Evet,” dedi. “Haydi, anlat bize,” dedim. “Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim. Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.” Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu. Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum: “Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?” “Hayır!” “Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?” “Olanla ilgili olarak konuştuk.” “Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin? Konuşmamızdan zevk aldın mı?” “Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.” *** Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir. Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar. Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez. Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum. Doğan Cüceloğlu (26.06.2011 18 Yorum bağlantısı
Mehmet Gürcüoglu 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Sohbet etmek yerine çocuklara nasihat etmek onları birey olarak kabul etmek istememekten kaynaklanır.. 1 Yorum bağlantısı
Akan Belen 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Güzelmiş.Of of yedik ayvayı valla Büyümese olmaz mı.Böyle iyi hem çok tatlı benim oğlan tam sevilme döneminde derler ya öyle işte.Isır ısırabildiğin kadar 2 Yorum bağlantısı
Mehmet Demirci 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Konu ve yazı çok güzel , malesef çok fazla düşülen hata . 1 Yorum bağlantısı
Emre Gülşen 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Yazı son noktayı koymuş, üstüne pek söylenecek bir şey yok.Oğlumla mümkün olduğunca kaliteli zaman geçirmeye çalışıyorum, benimde kendime ait bir çocuk olarak keşkelerim var ancak bunları bir baba olarak,oğluma mümkün olduğu kadar yaşatmamaya çalışıyorum.Temel nokta, çocuklarında birey olduğunu kabullenmektir. 2 Yorum bağlantısı
Aydın Sert 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Hocam çok güzel paylaşım, ellerinize sağlık. İlerde Allah bana da bir çocuk nasip ederse davranmam gerektiği gibi davranacağım inşallah. 1 Yorum bağlantısı
Alper Keskin 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Harika paylaşım... Bir süre önce üniversite sınavı stresinde olan kuzenimle yaptığımız sohbeti anımsattı bana... 1 Yorum bağlantısı
Erkut Uysal 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Çok güzel bir yazı ama malesef günümüz şartlarında zaman ayırmak çok zor olabiliyor gerçekten çünkü geçim derdi... Benim annem babam Mali Müşavir bende malesefki büroda büyüdüm... Oyun alanım iş hanının koridoruydu... Eskiden olsa yani Lise-orta okul çağlarımda kızardım fakat şimdi anlıyorum kızamıyorum hiç bir şey diyemiyorum mecburdular... Şuanki bulunduğum duruma beni getiren anne babama kızmak ne kelime dualar ediyorum Allah onları başımızdan eksik etmesin... 1 Yorum bağlantısı
Çağlar Bayur 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 nasihat, ödev talimatı, kurs bilgisi bir yana, arada sırada beraber top/araba/ağaç/topğark/kum /çakıl oyanamak sinema/dvd organizasyonu yapmak iyidir derim. Cüceloğlu da candır cannnn 2 Yorum bağlantısı
Mehmet Gürcüoglu 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Çok güzel bir yazı ama malesef günümüz şartlarında zaman ayırmak çok zor olabiliyor gerçekten çünkü geçim derdi... Benim annem babam Mali Müşavir bende malesefki büroda büyüdüm... Oyun alanım iş hanının koridoruydu... Eskiden olsa yani Lise-orta okul çağlarımda kızardım fakat şimdi anlıyorum kızamıyorum hiç bir şey diyemiyorum mecburdular... Şuanki bulunduğum duruma beni getiren anne babama kızmak ne kelime dualar ediyorum Allah onları başımızdan eksik etmesin... Çocuklara ilgi göstermek ve onlarla hayatı paylaşmak, onlara maddi anlamda iyi bir gelecek hazırlamak veya onları özel okullara göndermekten kat be kat daha iyidir 1 Yorum bağlantısı
Erkut Uysal 16 Mayıs 2013 Paylaş 16 Mayıs 2013 Belkide... Bu gün düşündüğüm zaman annem babam çaba göstermemiş olsaydı... Şuan ne bir mesleğim ne evim ne arabam olurdu ( Ki bugün bunlar hayata 1-0 önde başlamak değil benim için 5-0 önde başlamak gibi bir şey )... Bazı şeyler mutlaka eksik kalmış olabilir... Mesela şöyle bir örnek veriyim okulda karne günü herkezin annesi veya babası okula gelir çocuklarının yanında olurdu... Fakat ben karnemi alıp koşarak büroya giderdim o zamanlar üzülürdüm ama şimdi anlıyorum... Ama demek istediğim şu değil annem babam bana hiç ilgi göstermedi işte karnemi alınca afferin deyip bir kenara koydular falan değil... Yanlış anlaşılması... 1 Yorum bağlantısı
Hikmet Demirtaş 20 Mayıs 2013 Yazar Paylaş 20 Mayıs 2013 Arkadaşlar, temmuz da yapacağımız büyük kzımın düğün öncesi, resmi işlemelr için, nikahını 17 mayıs 2013 cuma günü yapmış bulunuyorum. Nikah sonrası da ABD' ye doktora yapmaya gidecekeler...Umarım iki kızıma da "keşke" dedirtmemişimdir! Yorum bağlantısı
Cengiz Aratemur 20 Mayıs 2013 Paylaş 20 Mayıs 2013 Bu güzel paylaşım için teşekkürler Hikmet abi.... Kızınızın nikahı hayırlı olsun , Allah mesut bahtiyar ve mutluluklarını daim etsin 1 Yorum bağlantısı
Recommended Posts