İçeriğe Yönlendir

Müslümanların 20 İcadı


Abdurrahim Çelebi

Recommended Posts

Abdurrahim Çelebi

İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden The Independent Müslüman mucitlerin Avrupa'yı ve dünyayı nasıl değiştirdiğini anlatan bir haber yayınladı.

Avrupa'da Müslüman göçmenlerin entegrasyonu konusu gündemin en üst sıralarında yer alırken İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden The Independent Müslüman mucitlerin Avrupa'yı ve dünyayı nasıl değiştirdiğini anlatan bir haber yayınladı.

1001 Buluş sitesinden yararlanılarak hazırlanan haberde, Müslümanların dünyayı değiştiren 20 icadına yer verildi. Haberde İslam dünyasında yaşanan kahvenin bulunması, ilk uçma deneyi, cerrahi aletlerin dizaynı, dolmalakemin icadı gibi gelişmelerin insanlığın yaşamını nasıl değiştirdiği anlatıldı.

İşte Independent'a göre Müslümanların en büyük 20 icadı:

1) Rivayete göre Güney Etiyopya'nın Kaffa bölgesinde Arap bir çoban olan Halid koyunlarının bir bitkiyi yedikten sonra canlandığını gördü. Halid bu bitkiden topladı ve götürüp kaynarak içti. İlk olarak geceleri uyanık kalıp çalışmak ya da dua etmek isteyen Sufi alimler tarafından kullanıldığı tahmin edilen kahve ancak 1645 yılında Venedik'e ulaştı. İngiltere'nin başkenti Londra'daki ilk kahvehaneyi ise bir Türk açtı.

2) Antik Yunan'da insanlar gözümüzden ışınların çıktığını ve bu sayede görebildiğimizi düşünürdü. Dünyada ilk kez ışığın göz içine girerek kırılması sonucunda dünyayı gördüğünü keşfeden 10. yüzyılda yaşamış bir Müslüman alim olan İbni Haytam'dı. Karanlık odayı ve ışık oyunlarıyla görüntü elde etmeyi ilk olarak İbni Haytam keşfetmişti.

3) Satrançın bugün oynanan formu ilk kez İran'da geliştirildi ve buradan Batıya yayıldı. 10. yüzyılda İspanyollar Emeviler aracılığıyla satrançla tanıştı.

4) Wright Kardeşlerin ilk uçma denemesinden 1000 yıl kadar önce 852 yılında Abbas İbn Firnas adlı bir Arap Cordoba'daki Ulucaminin minaresinden tahtadan kanatlarla atladı. Uçmayı umuyordu, tabii uçamadı. Ama tahta kanatların yarattığı paraşüt etkisi sayesinde hafif bir şekilde yere düştü. 875 yılında 70 yaşındayken bu kez ipek ve kartal tüylerinden yaptığı kanatlarla bir uçurumdan atladı. 10 dakika kadar havada kalmayı başardı.

5) Haçlı Seferlerindeki Hıristiyan askerleri gören Müslümanları dehşete düşüren şey onların saldırganlığı değil Avrupalıların çok nadir banyo yapmaları ve vücutlarının çok kötü kokmasıydı. Eski Mısır'da da sabun vardı ancak Araplar bitki yağlarını karıştırarak modern anlamdaki sabunu oluşturdu. Şampuan da bir Arap icadıdır. Şampuan ilk kez İngiltere'ye 1759'da gelmiştir.

6) Sıvıları dağişik kaynama noktalarına göre birbirinden ayırma da ilk kez Müslüman bilim insanı Jabir ibni Hayyan tarafından bulundu. Yaptığı deneylerle de modern kimyanın kurucusu sayıldı.

7) Düz hareketi döner harekete çeviren mil sistemi de ilk kez bir İslam bilgili olan El Ciziri tarafından geliştirilmiş ve içten ateşli motorun icadına kadar tüm dünyadaki mekanik cihazların temel presibini oluşturmuştu.

8) Elbiselerin kumaşı ve astarının arasına dolgu malzemesi kullanılması da yine Ortadoğu'da ortaya çıkan bir icattır.

9) Kubbe ve kemer şeklindeki yapılar İslam mimarisinin ürünüdür. Özellikle kubbe mimarisi konusundaki teknikler Avrupa'ya İslam bilginleri aracılığıyla taşınmıştır. İngiltere Kralı V Henry'nin sarayının mimarı da bir Müslümandı.

10) Dünyada bugün kullanılan cerrahi aletlerin tümünün nihai dizaynları Endülüs Emevilerinden El Zehravi'ye aittir. Neşter, kemik testereleri, göz ameliyatı makaslarının da aralarında bulunduğu 200 cerrahi alet modern tıpta da kullanılır. Hayvan bağırsaklarından yaptığı iplikle attığı dikişlerin kendi kendine kaybolduğunu da Zehravi keşfetmiş ve yine hayvan bağırsaklarından ilk kapsülü yapmıştır. 13. yüzyılda İbn Nafis de dolaşım sistemini tanımlamıştır.

11) Rüzgar değirmeni ilk olarak İran'da keşfedilmiş ve Arap ülkelerinde de geliştirilmiştir. Avrupa'da ilk rüzgar değirmeni bundan tam 500 yıl sonra kullanılmaya başlamıştır.

12) İlk aşı da İslam dünyasında geliştirildi. Çiçek aşısının Avrupa'da kullanılmasından 50 yıl önce Osmanlı'daki çocuklar Çiçek hastalığına karşı aşılanıyordu.

13) İlk dolmakalem de 953 yılında ellerini mürekkeple kirletmekten bıkan Mısır Sultan'ın isteği üzerine icat edildi.

14) Alogratma ve Trigonometri de İslam dünyasından Avrupa'ya gitti.

15) Ali İbni Nafi, Irak'tan İspanya'nın Cordoba şehrine geldiğinde Avrupa ilk kez bir öğünde üç çeşit yemek kültürüyle tanıştı. İbni Nafi'nin menüsü çorba, ardından balık ya da et, onun da ardından meyve ve çerezden oluşuyordu. Avrupa'ya ilk cam bardaklar da bu dönemde geldi.

16) Halı da Müslümanlar tarafından Avrupa'ya taşındı. Halı dokumasındaki tekniklerin hemen hemen tümü de Avrupalılar tarafından Müslümanlardan alındı.

17) Modern banka çekinin kökeni de Araplarda kullanılan ve “sak” olarak adlandırılan bir kağıttı. Araplarda eskiden kervan soygunları çok olunca uzak yerlerdeki mallarını insanlar küçük yazılı kağıtlarla satmaya başladı. Dokuzuncu yüzyılda Müslüman bir tüccar Çin'de elindeki “sak”ları bozdurabiliyordu.

18) Dokuzuncu yüzyılda çok sayıda İslam alimi dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylüyordu. Yani Galileo'dan tam 500 sene önce. O zaman yapılan ölçümlere göre dünyanın çapı 40 bin 253 kilometreydi. (gerçek ölçüden 200 kilometre daha az)

19) Araplar barutu ilk kez askeri amaçla kullanmıştır. Özellikle Haçlı Seferlerinde kullanılan roket benzeri patlayıcılar Hıristiyan askerler arasında büyük dehşet uyandırmıştır.

20) Ortaçağ Avrupasında birçok evin bahçesinde tüketim için bitkiler yetiştirilirdi ancak bir bahçe kültürü yoktu. Bahçe dekorasyonu ve düzenlemesi de Avrupa'ya İslam dünyasından taşındı.

Yorum bağlantısı
Mahmut Şahin

demek ki ilerlemenin, tekamülün dinle vs. bir ilgisi yokmuş. dinimiz ilerlememize bir engel değil aksine ilk emri oku olan mukaddes bir yol. ilmi çinde dahi olsa almamızı emreden bir peygambere ümmet olmak son derece onur ve gurur verici bir durum ama bir o kadar da mesuliyeti olan bir konu.

Yorum bağlantısı
Servet Aydın

Teşekkürler. Şimdide bir çok buluşa imza atan vatandaşımız var ancak hep yurt dışında bu işleri yapıyorlar, çünkü bağlı oldukları ülke destek veriyor. Sonrada sahipleniyorlar.

Yorum bağlantısı
Hüseyin Matur

Müslümanlara yobaz diyorlar. O zaman demekki neymiş. Modernlik de, huzur da, teknoloji de islamda..

Yorum bağlantısı
Semih İzgi
Zaten asırlardır yobaz yaftası yapıştı, atamadık bir türlü..

Nasıl alınmışsak, herşeyde 'bakınn yobaz değilizz ' ithamları. :) Hristiyanlar teknoloji ve bilimde Müslümanlardan önde olabilir ama bizimde elimiz armut toplamaz.

Ülkemizde çok başarılı ve teknolojiye çok aç insanlar mevcut,imkan tanıma konusunda biraz daha duyarlı olmamız lazım. Boğaziçi Üniversitesi ile askeri teknoloji konusunda çalışma yapan kuruluşumuz ortak bir çalışma ile termal kameralı,menzili en yüksek keskin nişancı tüfeğini tasarlamışlardı.. Ne gurur bizim için. :nazar:

Yorum bağlantısı
Şehit Mustafa Yaman
Müslümanlara yobaz diyorlar. O zaman demekki neymiş. Modernlik te, huzur da, teknoloji de islamda..

Müslümanlara yobaz diyenler KKTC'nin elektriğini kullananlara günahkar diyen Güney Kıbrıs'ın din adamlarına baksın.

Yorum bağlantısı
Ali Cihangiroğlu
(düzenlendi)

Herşeyin temelini biz atmışız, matbaa da parada bizim icadımız, avrupalı tuvaleti bilmez, pisliğini cam' dan aşşağı dökerken biz tuvaleti bilir, hamamda yıkanırdık.

Herşey iyi güzel de gerisini getirememişiz be kardeşim, şimdi dünyanın en geri devletleri arasında başı, ne yazık ki müslüman ülkeler çekmekte, ne kadar acı bir durum gerçekten.

tarihinde Ali Cihangiro?lu tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Semih İzgi
Herşey iyi güzel de gerisini getirememişiz be kardeşim, şimdi dünyanın en geri devletleri arasında başı, ne yazık ki müslüman ülkeler çekmekte, ne kadar acı bir durum gerçekten.

Üzücü ama gerçek. :vandal:

Yorum bağlantısı
Murat Dere
Müslümanlara yobaz diyorlar. O zaman demekki neymiş. Modernlik te, huzur da, teknoloji de islamda..

Söylemeden geçemeyeceğim: "modernlik te" değil "modernlik de" olacak. :vandal:

Yorum bağlantısı
Hüseyin Matur
(düzenlendi)
Söylemeden geçemeyeceğim: "modernlik te" değil "modernlik de" olacak. :D

İlim tahsil ettiğim zaman içinde genelde arapça eğitim gördüğümüz için bazen türkçede bu gibi hatalar yapabiliyorum. Mazur görün. :vandal:

tarihinde H tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı
Söylemeden geçemeyeceğim: "modernlik te" değil "modernlik de" olacak. :p
İlim tahsil ettiğim zaman içinde genelde arapça eğitim gördüğümüz için bazen türkçede bu gibi hatalar yapabiliyorum. Mazur görün. :D

Bahsi geçen hata benim. -de, -da'ları ayırayım dedim, boşluk boşluk koyup geçtim. -te, -de'ye de bakmadım. Affola :D

Yorum bağlantısı
Murat Dere
İlim tahsil ettiğim zaman içinde genelde arapça eğitim gördüğümüz için bazen türkçede bu gibi hatalar yapabiliyorum. Mazur görün. :rofl:

Hüseyin'cim, sana demedim kardeşim ben. :lol2:

Bahsi geçen hata benim. -de, -da'ları ayırayım dedim, boşluk boşluk koyup geçtim. -te, -de'ye de bakmadım. Affola :lol2:

Aha bak lafımın muhatabı gelmiş hemen. :flowers: Affettik hadi Zaafer'im modum. :birthday:

Yorum bağlantısı
Hüseyin Matur
(düzenlendi)
Hüseyin'cim, sana demedim kardeşim ben. :p

Problem yok.

Edit: Net koptu. İmla.

tarihinde H tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Yurdaer Elay
(düzenlendi)
5) Haçlı Seferlerindeki Hıristiyan askerleri gören Müslümanları dehşete düşüren şey onların saldırganlığı değil Avrupalıların çok nadir banyo yapmaları ve vücutlarının çok kötü kokmasıydı. Eski Mısır'da da sabun vardı ancak Araplar bitki yağlarını karıştırarak modern anlamdaki sabunu oluşturdu. Şampuan da bir Arap icadıdır. Şampuan ilk kez İngiltere'ye 1759'da gelmiştir.

Paylaşım için teşekkürler. Birkaç gün önce bu yazıyı okumuştum. Özellikle 5. maddeye dair daha önce rastladığım bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Hatta kendimce yazıya bir başlık bile oluşturdum. Olduğu gibi kopyalıyorum :flowers:

Medeniyetin Beşiği (!) İngiltere Tarihine Dair Bilgiler..

Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün. Doğru mudur, yanlış mıdır bilinmez; ancak 1500'lü yıllar İngilteresiyle ilgili hayli enterasan bilgiler ve bazı deyimlerin çıkış noktası:

*İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu. Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.

*Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (don?t throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir.

*Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. İngilizce'deki 'kedi-köpek yağıyor' (it's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.

*Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.

*Zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini, topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. 'Toprak kadar fakir' (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır. Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu. Bunu önlemek için yere saman (thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı 'thresh hold' (saman tutan; Türkçesi "eşik") idi.

*Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu.

'Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük' (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei budur. Bazen domuz eti buluyorlar, o zaman çok seviniyorlardı.

*Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. Buna 'yağ çiğnemek' (chew the fat) adı veriliyordu.

*Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bunda sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü.

*Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı. Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu. Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için, içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında 'tabak ağzı' (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu. Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı.

*Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu. Bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor, aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu. Buna 'uyanma nöbeti' deniyordu.

*İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir kemik evine götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı. Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti (graveyard shift) denirdi. Bazıları zil sayesinde kurtulur (saved by the bell) bazıları da 'ölü zilci' (dead ringer) olurdu.

İlginç bir kaç bilgi daha:

*Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı. Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı.

*Kirlilik adeti Amerika'ya da bulaşmış, Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde "banyo yapmayı yasaklayan" ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı. Philadelphia'da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu.

*Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü. Fransa krallarından 14.Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü.

*1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti. 19. yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti?

(Alıntıdır)

tarihinde Yurdaer Elay tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Hüseyin Sönmez
Paylaşım için teşekkürler. Birkaç gün önce bu yazıyı okumuştum. Özellikle 5. maddeye dair daha önce rastladığım bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Hatta kendimce yazıya bir başlık bile oluşturdum. Olduğu gibi kopyalıyorum :i-ih:

tek kelime ile öğğğh. :rolleyes:

Yorum bağlantısı
Semih İzgi
(düzenlendi)
Paylaşım için teşekkürler. Birkaç gün önce bu yazıyı okumuştum. Özellikle 5. maddeye dair daha önce rastladığım bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Hatta kendimce yazıya bir başlık bile oluşturdum. Olduğu gibi kopyalıyorum :i-ih:

Birde bizim geçmişimize bakıyorum da,,yoldaki tükürüğün üstüne bile toz döktüren asil Padişahlarımız vardı. :rolleyes:

tarihinde Semih ?zgi tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Hasan Aksüt

Ek olarak, (ünüversite de İslam Tarihi dersi de almıştım.)

1-) Fransa'da parfüm endüstrisi yıkanmamak nedeniyle gelişmiştir.

2-) Avicenna (İbni Sina) bugün newton kanunları olarak bildiğimiz fiziğin temellerini, newton'dan 600 yıl önce açıklamıştır. Bilim adamlarının kanunlarının kabul görmesi için Avam Kamarasına yaptığı sunumda da İbni Sina'ya atıfta bulunmuştur. Bir çok alanda ilkelere imza atmıştır. İnsan vücudunun kesilmesinin günah olacağı düşüncesi nedeniyle tıpta ilerleme sıfırken, kan dolaşımını açıklamıştır.

3-) İbni Bacce merceklerde sonsuzdan gelen görüntünün zahiri olarak odak noktasında ve ters olduğunu kanıtlamıştır. Gözünde bir mercek olması nedeniyle dünyanın ters olması gerektiği ikilemine düşmüştür. Anlayabilmek için görüntüyü ters gösteren bir mercekle 20 gün yaşamış ve sonrasında mercek takılı olmasına rağmen normal görmeye başlamıştır. Sonra beynin doğruya en yakın yönlendirmeyi yaptığını da anlayarak buluşunu açıklamıştır.

4-) Farabi sarhoş olmamak kaydıyla şarabın faydalarını açıklamış ve alkole farklı bir yaklaşım getirmiştir. Alkol'ün kötü yönlerinin engellenmesi kaydıyla içilebileceğine inanmış ve çok düşük oranda şarap içmiştir.

Yorum bağlantısı
Hüseyin Matur

Ayrıca;

Rasulullah efendimiz yıllar yıllar önce hadislerde sağlık ile alakalı vermiş olduğu öğütleri ve çok ince nokta içeren husuları, şimdi ki bilim adamları daha yeni yeni bulup insanlığa sunmaya başladılar.

Mesela; Peygamberimiz buyuruyor ki, bir sinek olurda çorbanın içine düşerse sineği tamamen çorbanın içine bandırın ve çorbanın içinden alıp çöpe atın. Zira sineğin bir kanadında zehir diğer kanadında da o zehirin panzehiri vardır.

Bunu şimdi bilimadamları bulmuşlar ve gazete de yayınlamaya başlamış. Sineğin bir kanadında zehir diğer kanadında panzehir mevcut diye..

(Çorbaya düşen sineği tamamen bandırıp sonra sineği çorbadan alıp attıktan sonra o çorbayı tekrar içen pek fazla kimse yoktur. Orası ayrı mevzu.)

Yorum bağlantısı
Hasan Aksüt

Aslında sayı çok önemli değil. Dönemi düşünüldüğünde hangi zorluklarla yapıldığı ve hangi çığırların açıldığı önemli. Sonuçta bilim bir diğerinin açtığı kapıdan ilerlenerek gelişiyor. Son 20 yıldaki buluşların sayısı tahmin edilemez, ama ateşin ve yazının bulunması yüzyıllar almıştır. Gerçi devam ettirebilmek ve ilimde öncü olabilmek daha önemli. İslam ve türk tarihinin geri planda kalmaya başlaması da. yabancı dille bilim eğitiminin başlaması ilginçtir paralellik gösterir.

Yorum bağlantısı
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...