İçeriğe Yönlendir

Hey Gidi Çocukluğumuz!


Hikmet Demirtaş

Recommended Posts

Hikmet Demirtaş

Hey gidi günler hey

Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.

Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.

Hatta Babanım bile anahtarı yoktu.

Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.

Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.

Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.

Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.

Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.

Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.

Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.

Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.

Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.

Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.

Kısacacı evine gidip gelen (...ki; sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.

Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.

Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.

Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.

Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...

Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.

Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.

Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık.

Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.

Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinincamında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.

Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.

Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.

Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.

Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...

Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..

Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.

Ben kapılarında 'vale'lerin, 'body'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.

Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.

Benim değildir bu kültür.

Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.

Nedir bunlar?

Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.

Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.

İyi de neden böyle olduk?

Biz mi istemiştik?

Yoksa birileri mi böyle istedi?..

'Her toplum hakettiği gibi yönetilir' derler ya, hak ettiği gibi de yaşar diyelim mi?

(Kim yazmış bilmiyorum. Taa uzaklardan bir selam gibi geldi bana.

Üzerimde kalmasın, o yüzden "sizle " paylaşıyorum.

  • Beğen 12
Yorum bağlantısı
Erkut Uysal

Yüzde tebessüm bırakan '' gerçektende böyleydi '' dedirten bir yazı... :)

Yorum bağlantısı
Yasin Çelik

çok mu zaman geçti bilmiyorum ama bu benim çocukluğumdaki sıcaklığı yaşattı :)

Yorum bağlantısı
Mehmet Ozyurek

Ne benten vardııı ne kayuu ama mutluyduk be.. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık ama değerliydi..

Canımız sıkılınca atıp kırmazdık hiç, zaten kırılmazdı, ya bezdi, ya tahta..

Saklambaç, çelik çomak, ay gördüm, misket hepsi de çok keyifliydi...

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Ayhan Onaran

Ben o günleri yaşadığım için kendimi şanslı görüyorum..Şimdiler de yeğenime bakıyorum üzülüyorum.Bizim çocukluğumuz gibi bir dünyası yok.Sokak ta badem,erik ağaçları var ama bakıyorum çocuklar farkında bile değiller.Hiç bir şey eskisi gibi değil.Olmayacakta..Ben büyüdüm de böyle hissediyorum,yine çocuklar eskisi gibi yaşıyor diyordum ama öyle değil..

Yorum bağlantısı
Mahmut Yıldız

Hikmet Abi bunları biz de yaşadık. Galiba son şanslılardanım. Günümüzdekilere Allah kolaylık versin.

Sabah 8'de evden çıkıp sadece su içmeye birinin evine giderek akşama kadar oynardık.

Zehir diye bir oyun vardı, bilye ile oynanan, ellerimiz çatlar ama yine oynardık.

Hiç hasta olmazdık da gerçekten. İlk okul yıllarında ramazanda oruç oruç top oynardır, bir teyze vardı gelir topumuzu alır, yazık oruçsunuz derdi ama sonra yine bizi kıramaz topu geri verirdi.

O günler çok güzelmiş.

Yorum bağlantısı
Adnan Ertemçöz

Hikmet bey sağolasın biranda olsa cocukluğumu yaşadım.Şimdi nerde böyle güzellikler insanlar şimdi bırak mahallesini Kapı komşularını tanımıyorlar.Bizim çocukluğumuzda el sanatı vardı oyuncaklarımızı bilekendimiz yapardık hele telden araba,makaradan araba,rulmandan daha neler neler.Gerçekten o günleri özlüyorum :)

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
(düzenlendi)

Okurken eskileri yaşadım tekrardan.

Malesef değerlerimizi her geçen gün kaybediyoruz.

tarihinde Ali Alp Gökçe tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Adnan Ertemçöz
Ne benten vardııı ne kayuu ama mutluyduk be.. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık ama değerliydi.. Canımız sıkılınca atıp kırmazdık hiç, zaten kırılmazdı, ya bezdi, ya tahta.. Saklambaç, çelik çomak, ay gördüm, misket hepsi de çok keyifliydi...

Mehmet bey bak bu çelik çomağı yaz şenliğinde oynayıp çocuklarımıza öğrete biliriz.Ne bileyim belkide nostalji bir etkinlik düzenlene bilir başka bir güne bence güzel olur :fiuw::D :D

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Ertan Çabuk

Pantol yırtmaçlar, topal tavuklar, neler neler.....

Çamurdan araba yapar güneşte kurutur öyle oynardık arabacılık :D

Yorum bağlantısı

Ben de son denk gelenlerdenim. Fakat oğlum çok şanssız. Beton evde oturuyor ve beton harici basabildiği pek bir yer yok sokakta. Oyun parkına götürüyorum orası da kırık bira, şarap şişeleri ile dolu. Akranı, arkadaşı yok 19 aylık. Halbuki kırsal kesim sayılabilecek bir kasaba da yaşıyoruz fakat ineğin, kedinin sesini elindeki oyuncaklardan duyduğu kadarı ile biliyor.

Yorum bağlantısı
Abdurrahman Balaban

Çamurdan araba yaptığımızı hatırlıyorum ,tekerleri el yordamıyla yuvarlar sonra ortasına da bir çubuk takardık..Yaptığımız arabaların markası neydi hatırlamıyorum ama Ford değildi heralde :)

Pantol yırtmaçlar, topal tavuklar, neler neler.....

Çamurdan araba yapar güneşte kurutur öyle oynardık arabacılık :D

Çok yaşa! ben mesajı yazarken çamurdan araba yapılmış bile

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Ertan Çabuk

Mehmet bey bak bu çelik çomağı yaz şenliğinde oynayıp çocuklarımıza öğrete biliriz.Ne bileyim belkide nostalji bir etkinlik düzenlene bilir başka bir güne bence güzel olur :fiuw::D :D

Çelik çomak oynayalım bence de :D

Hatta pantol yırtmaç ta :D

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Abdurrahman Balaban

Öyle Bir Geçer Ki Zaman Dünyaya geldiğinde, başlar zaman

Şanslıysan su gibi, akar gider zaman

Şansın yok ise, vay haline o zaman

Öyle, bir geçer ki, zaman

Çocukluk evreleri, anlamadığın zaman

Gençlik çağlarında, delirir zaman

Olgunluğunda sıkılırsın, zaman zaman

Öyle, bir geçer ki, zaman

Geçmişi düşündüğün, zaman

Muhasebe yaparsın, zaman zaman

Ya ağlarsın, ya gülersin, o zaman

Öyle, bir geçer ki, zaman

Yanında kimseyi, bulamadığın zaman

Yolun sonunu, gördüğün zaman

Yaradan'a sarılırsın, işte o zaman

Öyle, bir geçer ki, zaman

Eşref Boyraz

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Adnan Ertemçöz

Çocuklarımız şimdi bilgisayarlara,atari salonlarına mahkum oldular çok yazık.Ama bence kabahat onlarda değil bizlerde bizler hep işin kolaylığına kaçtık işten eve geliyoz yorgunuz diyoz ve televizyon başına kuruluyoz.Günde bir iki saatimizi onlara ayırıp onlara bizim küçükken yaptığımız oyuncakları,ne bileyim eski dostluklarımızı,eski komşuluklarımızı,örf ve adetlerimizi anlatabilseydik belki Bir oyuncağımız kurtulurdu. :)

Yorum bağlantısı
Serhat Çitak

Yeni nesil herşeyi bilgisayarda yaşıyor çocuklarımızı olduğunca uzak tutmalıyız parklara gezmelere götürmeliyiz

Yorum bağlantısı
Mahmut Yıldız

Şunu okuyun ama biraz uzun, üşenmeyin.

Çocukluğu Yaşamak

Bir gun seminere baslamadan once kisa boylu guler yuzlu birisi geldi,

Hocam elinizi opmek istiyorum, dedi. Ben el opturmekten pek

hoslanmadigim icin, yanaktan opuselim, dedim, opustuk. Aramizda soyle

bir konusma yer aldi:

- Hayrola, neden elimi opmek istedin?

-

Hocam, uc yil once sizin bir seminerinizi katildim. Hayatim degisti. O

seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size tesekkur etmek

istiyorum; onun icin elinizi opmek istedim.

- Ne oldu, nasil oldu?

-

Uc yil once sirketimizin organize ettigi iki gunluk bir seminerde

bizimle beraberdiniz. O seminerin bitisine dogru dediniz ki, “Bir

insanin anavatani cocuklugudur. Cocuklugunu doya doya yasayamamis bir

insanin mutlu olmasi cok zordur. Bir annenin, bir babanin en onemli

gorevi, cocuklarinin cocuklugunu doya doya yasamasina olanaklar

yaratmaktir.”

Bir sure sustu, bir sey hatirlamak ister gibi dusundu, sonra konusmaya devam etti:

-

Hatta daha da ilerisi icin soylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en

onemli gorevi cocuklarinin cocuklugunu doya doya yasamasina olanaklar

yaratmaktir.” Ben bir baba olarak sizi duydugum zaman kendi kendime

dusundum: Ben bir baba olarak cocugumun cocuklugunu doya doya yasamasina

firsatlar yaratiyor muyum? Boyle bir sorunun o zamana kadar hic aklima

gelmedigini fark ettim. Ben ne yapiyorum, diye dusundum. Benim yaptigim

sanirim bircok babanin yaptiginin aynisiydi. Dokuz yasindaki oglum ben

isten eve gelince beni gormemeye, benden kacmaya calisiyordu. Neden

kacmaya calisiyordu, biliyor musunuz, Hocam?

- Hayir, neden?

-

Cunku onu gorunce hemen su soruyu soruyordum. “Oglum bugun odevini

yaptin mi?” Tuhaf tuhaf bakiyor, gozunu kaciriyor, daha da sikistirinca,

hayir anlamina gelen, “cik” sesini cikariyordu. Kiziyordum,

soyleniyordum, “Niye yapmiyorsun odevini!” diyordum. Aramizda surekli

tartismalar, surtusmeler olusuyordu. Tabii bunun sonucunda butun aile

huzursuz oluyordu.

Burada biraz sustu, soluklandi. Sanki

hatirlamak istemedigi anilar vardi; onlarin ustesinden gelmeye

calisiyordu. Sonra konusmaya devam etti:

- Ben sizin

seminerinizden ciktiktan sonra dusunmeye basladim. “Ben ne bicim

babayim,” diye kendime sordum. Seminer icin geldigim Istanbul’dan

calisma yerim olan Kayseri’ye gidinceye kadar dusundum; otobuste butun

gece dusundum ve sonra kendi kendime dedim ki, esimle konusayim, biz

birlikte bir karar alalim. Diyelim ki bu cocuk isterse bes yil sinifta

kalsin, ama doya doya cocuklugunu yasasin.

- Radikal bir karar!

-

Evet, ucta bir karar, ama bu karar icime cok iyi geldi, Hocam.

Gerginligim, uzuntum gitti, icim rahat etti. Ben eve gelince esime dedim

ki, hadi gel otur, konusalim. Yemekten sonra oturduk konustuk, cocuklar

yatti biz konusmaya devam ettik. Seminerde anlatilanlari aktardim,

boyle boyle boyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim

gonlumden ne geciyor sana soyleyeyim. Bizim oglumuz var ya bizim

oglumuz, o isterse bes yil sinifta kalsin, ama cocuklugunu yasasin!

Simdiye

kadar onun cocuklugunu yasamasiyla ile ilgili pek bir caba gostermedik,

bir bilinc gostermedik, oluruna biraktik. Gel simdi degistirelim bunu.

- Esiniz Ne dedi?

- Hocam biliyor musun Ne oldu?

- Ne oldu?

-

Karim hayretle bana bakti ve dedi ki, “Bu ne bicim seminer be! Kim bu

adam? Oyle sey mi olur; yok bizim ki cocuklugunu yasayacakmis! Bizim

cocuk cocuklugunu yasarken oburkuler siniflarini gececek ilerleyecek!

Oyle sey olmaz.”

- Anliyorum; anne olarak cocugunun geride kalmasini istemiyor, kaygilaniyor!

-

Fakat hocam ben pes etmedim, birakmadim, mucadeleye devam ettim. Her

gun, her aksam gece yarilarina kadar karimla konustum. Uc gecenin

sonunda bana, peki ne halin varsa gor, dedi.

- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptin?

-

Iste onu dedigi gunun sabahi esofmanimi, ayakkabimi soyle kapinin

yanina biraktim ise gittim; isten donunce oglumun gozune baktim ve dedim

ki, oglum bugun doya doya oynadin mi? Bana hayretle bakti ve “Hayir!”

anlamina gelen “cikk” dedi. O zaman, hadi gel beraber asagiya inecegiz,

oynayacagiz, dedim. Esofmanimi giydim, ayakkabimi giydim, onunla beraber

sokaga ciktik. Pencereden arkadaslari bakiyorlarmis, onlar da sokaga

ciktilar; birlikte sokakta oyun oynadik. Aksam saat altidan sekiz bucuga

kadar sokaktaydik. Eve gelince toz toprak icindeyiz, beraber banyoya

girdik, dus yaptik. Havluyla kuruladim, cok mutluyduk ve o gunden sonra

isten donunce her gun onunla oynamaya basladim. Her gun, her gun, her

gun oynadim. Yedi gun sekiz gun sonraydi galiba, bir gun banyodan

cikarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana dondu ve dedi ki,

baba ya, ben seni cok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gozum yasardi,

konusamadim. Cunku farkina vardim ki, simdiye kadar sevdigini hic

soylememisti.

Dusundum, simdiye kadar hic soylemediginin farkinda degildim; belki

omur boyu soylemeyecekti. “Ne buyuk tehlike!” diye dusundum. Omur boyu

onun bana bu cumleyi soylemediginin farkinda olmayacaktim.

-

Demek farkina vardin, seni kutlarim. Senin farkina vardigin bu durum

bircok anne ve babanin farkinda olmadigi gizil, ortuk ama onemli bir

tehlike!

- Icimde bir sukur duygusu, havluyla cocugumu kuruladim

ve giydirdim ve artik her gun oyun oynamaya devam ettik. Zaman gecti,

iki hafta sonra okul, ogretmen veli bulusmasi icin okula davet etti.

Daha onceki veli bulusmalarinda ogretmen, “Sizin oglunuz akilli bir

cocuk, ama odevleri kargacik burgacik yaziyor, dikkat etmiyor. Sinifta

arkadaslarini rahatsiz ediyor, onlari itiyor kakiyor, lutfen onunla

konusun. Odevlerine ilgi gosterin, sinifta arkadaslarini rahatsiz

etmesin. Odevlerini dogru durust yapsin,” demisti. O nedenle ogretmen

bulusmasina gitmekten cekiniyordum. Bu davet gelince ben esime dedim ki,

hadi okuldaki bulusmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek basina

gideceksin, ben gelmeyecegim.

- Esiniz gelmek istemedi!

-

Hayir istemedi. Ya beraber gidelim, diye israr ettim hayir hayir sen

yalniz gideceksin dedi. Ben yalniz gittim ve diger veliler geldikce sira

bende oldugu halde siranin arkasina gectim, siranin arkasina gectim ki

baska kimse olmadan ogretmenle konusayim, diye. Mahcup olacagimi

dusunuyordum. Her seyin daha kotuye gittigini dusunuyordum. En nihayet

butun veliler ogretmenle konusmalarini bitirip gittiler. Sira bende!

Ogretmenin karsisina gectim, bana bakti gulumsedi, siz ne yaptiniz bu

cocuga,

dedi. Hic cevap vermedim, onume baktim. Lutfen soyleyin ne yaptiniz bu

cocuga, dedi. “Cok mu kotu hocam?” diye sordum. Gulumsedi, hayir, kotu

degil, dedi. “Artik sinifta arkadaslarini hic rahatsiz etmiyor, odevleri

iyilesti, tam istedigim ogrenci oldu. Ne yaptiniz bu cocuga siz?”

- Herhalde bir baba olarak cok mutlu oldunuz?

-

Hocam biliyor musunuz ogretmenin karsisinda aglamaya basladim.

Inanamiyordum kulagima, icimden, vay evladim, biz sana ne yaptik simdiye

kadar, duygusu vardi. Eve geldim, karim yuzume bakti, gozlerim

aglamaktan kipkirmizi. “O kadar mi kotu?” diye sordu. Ona da cevap

veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Agladim. Daha sonra anlattim.

Hocam onun icin sizin elinizi opmek istedim, tesekkur ediyorum. Benim

oglumun ve onun kucugu kizimin hayatini kurtardiniz. Ailemin mutlulugu

kurtuldu.

Hakikaten bir insanin anavatani cocukluguymus. Anavatani mutlu olan bir

cocuk calismasini, okulunu her seyini butun gucuyle yapar ve orada

basarili olurmus.

“Gel seni yeniden kucaklayayim!” dedim. Kucaklastik.

“Cocuklar gulsun diye!” yasayalim. Cunku insanin anavatani cocuklugudur.

Cocuklar gulerek, oynayarak buyurse, sonunda buyukler guler. Buyukler

mutlu olup gulumseyince tum ulke, tum insanlik guler. Cocuklarin

gulmesine hizmet veren herkese selam olsun!

Dogan CUCELOGLU

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Adnan Ertemçöz

Birde en cok ne hoşuma gidiyordu ben hatırlıyom bir mahalede cenaze olduğu zaman mahallenın tüm evlerinden yemekler gelirdi herkes birbiriyle yarışırdı o cenaze çıkan eve yardım ıkram getırmekte Komşuluk buydu be

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
M.Fatih Yüce

Her iki yazıyıda bizlere internet ortamında bile olsa aktaran arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim. Cuma günü bayramdır derler. Benim için çok güzel bir hediye oldu.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Gürhan Onaylı

Hey gidi günler hiç unutmam mavi plastikten mercedes arabamı tel takıp sürerdim . :)

Nerde şimdi o günler Adnan abinin dediği gibi şimdi komşusunu tanımıyor kimse :(

Yorum bağlantısı
Hikmet Demirtaş

Arkadaşlar, benim çocukluğum Ankara' yı bilenler bilir, denizciler caddesinde geçti. (Bit pazarı -hergele meydanı-itfaiye meydanı)

inanın daha güvenlir bir ortam vardı. Babamın loknatası vardı birgüne birgün kavga çıkmadı, evimizin kapısı hiç kilitlenmezdi, iişyerine yakın diye ev-,lokanta arasında gidip, gelmeler olurdu... daha çok şeyler yazılabilir uzatmak istemiyorum.......

Yorum bağlantısı
Ali Eren
(düzenlendi)

Hey gidi günler hey, okurken duygulandım vallahi. Teşekkürler Hikmet abi.

düzenleme: harf hatası

tarihinde Ali Eren tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Serhan Gürbüzol

Bizlere bu güzellikleri yeniden hatırlattığınız için yürekten teşekkürler, yüreğinize sağlık......

Yorum bağlantısı
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...