İçeriğe Yönlendir

Ibs (Spastik Kolon - Irritabl Bağırsak Sendromu) Hakkında... (Alıntı)


Mehmet Eren

Recommended Posts

Mehmet Eren

SİNDİRİM SİSTEMİ BEYNE NASIL HÜKMEDİYOR

İnsanlık bunu hep sezmiştir… Hislerin makamı vücudun tam merkezindedir… Orada,

midede, heyecandan “kelebekler uçuşur”, öfke mideye “vurur”.

Artık, bilim dünyası da bunu doğruluyor ve karın bölgesi, mükemmel sindirim sistemi,

tiksindirici içeriği ile araştırmaların ilgi odağı oluyor.

New York Columbia Üniversitesi Anatomi ve Hücre Biyoloji Bölüm Başkanı nöro bilimci

Michael Gershon, bunun sebebini bagırsaklardaki ‘‘beyin” olarak tanımlıyor.

Bilim ve toplum tarafından tabu Kabul edilen ve çirkin gorülen bağırsaklar, yüz milyonlarca

sinir hücresi tarafından çevrilmiş olup omurgadan daha fazla nörona sahiptir. Nöro

bilimcilerin keşfine gore, bu “ikinci beyin” neredeyse kafadaki beynin bir ikizi;

hücre tipi, etken maddeleri ve reseptörleri ile kafadaki beynin birebir aynısıdır.

“İkinci beyin”

İnsanın sindirim sistemi, yüz milyon sinir hücresi ile çevrilmiştir.

Burada, kalın bağırsağın renklendirilmiş röntgen filmini görüyorsunuz.

Bu ikinci beyin ne işe yarıyor? Düşünüyor ve hissediyor mu? Hatırlıyor mu?

En son araştırmalar, sindirim sistemi ile ruhsal süreçlerin, düşünüldüğünden çok daha

sıkı bir biçimde birbirine bağlı olduğunu gösteriyor. 62 yaşındaki Gershon, bağırsaktaki

beynin sevinç ve üzüntüde çok büyük rol oynadığını, fakat insanların çok azının onun

varlığından haberdar olduğunu söylüyor. Gershon, genç meslektaşları tarafından

“kâşif” olarak adlandırılıyor ancak bunu reddediyor. “İkinci beyin”i keşfetmediğini,

ancak birçok kişinin yardımı ile onu yeniden bulduğunu söylüyor. Çünkü Gershon’un

uzmanlık alanı olan nörogastroenteroloji yüzyıldan fazla bir geçmişe sahip….

Bu konuda ilk açıklama, 19. Yüzyılın ortalarında, Alman Nörolog Dr. Leopold Auerbach

tarafından yazılmıştır. Dr. Leopold Auerbach, bir bağırsaktan parçacık aldı ve bunu basit

bir mikroskopla incelediği zaman onu hayrete düşürecek bir olayla karşılaştı.

Bağırsakların duvarında, iki katmanlı, sinir hücrelerinden oluşan bir iletişim

ağı mevcuttu. Bu ağ, incecik olup iki kas tabakası arasına gizlenmişti.

Dr. Auerbach, mikroskobundan baktığı zaman aslında insanın iç evreninin

hükümdarının izini bulduğundan hiç haberi yoktu. Bağırsaklar, sindirim sisteminin

kumanda merkezi olup sadece besleyici maddelerin birleşimi, tuz oranı ve su miktarı gibi

kaba değerleri analiz etmekle kalmaz, besin emilimi ve dışkılama mekanizmasının yanında sempatik

ve parasempatik sinir iletim maddelerinin, uyarıcı hormonların ve koruyucu salgıların hassas

dengesini de kontrol eder.

75 yıllık yaşam süresince 30 ton gıda ve 50 bin litre sıvıdan fazlası bağırsaklardan

geçer. Gershon, bağırsakların yanında, kalbin adi bir pompa olduğunu düşünüyor.

Bagırsaktaki beyin, yüksek zekâsı ile verimliliği belirliyor. Milyonlarca zehir ve tehlikenin

hakkından ustaca geliyor. Bagırsaklardaki kumanda merkezi, en azılı düşmanlara karşı

savaşıyor. Hergün, dışarıdan aldıgımız ve bir nevi bizimle birlikte yaşayan,

milyonlarcası sindirim sistemimizde ikamet eden mikroorganizmaların,

kendi organizmamız içine sızmasını önlüyor.

Bağırsaklar vücudun en büyük organıdır ve savunma

hücrelerinin % 70’i burada bulunur. Bağırsağın iç yapısında bulunan

gaita salyası ve mayalama basilinden oluşanılık sıvı karışımı, çok tehlikeli bir

bakteri ve mantar cennetidir. İçimizde, aşağı yukarı 500 tür ölümcül canlı barınmaktadır.

Dışkının yarısı ölmüş bakterilerden oluşur. Bu ölmüş bakteriler, organizmamızın en etkili

savunma hattı olan bağırsak duvarları sayesinde bizden uzak tutulur.

Bağırsaklarda bulunan savunma hücrelerinin büyük bir bölümünün

bagırsak beyin ile beyine doğrudan bağlantısı vardır. Hücreleri iyi ve kötü diye

ayırt etmeyi öğrenirler, bu öğrenilen bilgi hafızalarına kaydedilir ve gerektiği anda yine etkinleştirilir.

Bu işlemlerin çoğu, birinci beyinden tamamen bağımsız çalışır. Vücuda zehir girdiği zaman bağırsaktaki

ikinci beyin tehlikeyi ‘ilk’ olarak “hisseder” ve kafadaki birinci beyine tehlike sinyalleri gönderir, çünkü tehlike anında kafadaki beyin hazır olmalı, kişi midesinin ne durumda olduğunun bilincinde olup plana göre

davranmalı, kusma, kramp ve ishal şeklinde tepki vermelidir.

İngiliz doktorlar William Bayliss ve Ernest Starling, ancak

onlarca sene sonra Alman meslektaşları Auerbach’ın keşfinden

haberdar oldular ve bunu daha detaylı olarak bilmek istediler. Londra`daki

laboratuarlarında uyuşturulmuş bir köpeğin karnını açtılar ve hareket eden bir bağırsak

boğumunu dışarı çıkarttılar. Köpek ile halen bağlantılı olan bu bağırsak parçası, tek tip

davranış gösteriyordu. Bilim adamları, çıkardıkları parça üzerinde baskı

uyguladıklarında ise bağırsak boğumu dalga halinde kasılma hareketi

yapıyordu. Bu hareket sırasında, bağırsağın içeri bir yöne doğru,

her zaman ağızdan makata doğru devam ettigini gördüler.

İkili, bu fenomene “Bağırsakların Kanunu” adını verdi.

Bu fenomene, “peristaltik refleks” de denir. Bu, sindirim

sistemi için yaşamsal bir fonksiyondur. Bugünün bilim adamlarının

bildiği, oldukça karmaşık olan bu taşıma mekanizması bagırsaktaki ikinci

beyin tarafından idare edilir,en ufak baskı ve uyarıya cevap verir. Bir yemek

topağı, bir bağırsak bölümünü genişlettiği zaman, harekete duyarlı olan mukoza,

faaliyete geçer. Bu hücreler, mesajların iletilmesini sağlayan ve kimyasal bir madde

olan nörotransmitteri salgılar. Bunlar, bağırsak iç duvarlarında bulunan

“submukozal sensorik nöronlar” diye bilinen diğer sinir hücrelerini uyarır.

Uyarılan bu sinir hücreleri, çok çeşitli iletişim maddeleri vasıtası ile kas

hücrelerine yavaşlatıcı ve harekete geçirici sinyaller gönderir.

Bunun sonucu olarak peristaltik refleks yanı dalgasal hareketler meydana gelir.

Kafa ve bağırsak beyin arasındaki anatomik benzerlik resimdeki model üzerinde açıkça görülebilmektedir.

Her iki beyin arasında, hücre biyolojisi bakımından hayret verici bir benzerlik vardır. Kafatasındaki

birinci beyin gibi bağırsaklarda yer alan ikinci beyin de hassas bir idare merkezidir. İkinci beyin,

düşünce organımız olan birinci beynimiz ve psikolojik durumumuza etki eden dopamine,

opiat gibi psiko-aktif maddelerin kaynağıdır. Bağırsakların anatomik kıvrımlı yapısı bile

beyindeki kıvrımları çağrıştırmaktadır.

Sindirim Sistemi, Beyine Bütün Gün Hikâye Anlatıyor

Bu uzun mesafe boyunca, bağırsaklarda emilimi yapılan besinlerin sevkini mümkün kılmak için

birkaç durdurucu ve hareket ettirici sinyallerle ardı ardına uyarım yapılıyor.

İkinci beyin, oldukça duyarlı ve son derece hassas bir dengeden sorumludur.

Durdurucu sistem fazla aktif olursa, bağırsaklar o kadar gevşer ki, bağırsak felç olur,

bunun sonucunda kabızlık meydana gelir. Eğer hareket ettirici sistem çok fazla aktif olursa,

sevkiyat çok çabuk gerçekleşir ve ishal meydana gelir.

Sindirim sistemdeki nörotransmitterlerin karışımını inceleyen Michael Schermann, bağırsak beynin

hissettiğini söylüyor. Schermann burada, kimin kiminle konuştuğunuöğrenmeye çalışıyor.

Hastalarda bu iletişim bozuk mu? Schermann, bu peristaltik refleksin kodunu kırmaya

çalışıyor ve bu şekilde kabızlık veya bağırsak enfarktüslerine, daha iyi müdahale edebilmeyi umuyor.

Meslektaşları olan Bayliss ve Starling de, Londra ’daki laboratuarlarında bağırsak hareketlerinin

sinyallerinin nereden geldiği üzerine çalışıyorlardı. Gözlerinin önünde dalgasal hareketler

yapan bağırsak parçası onları etkiliyordu. Dalgasal hareketler yapan bu bağırsak

parçasının, başka organlara ve köpeğin merkezi sinir sistemine giden bağlantılarını

kestiler. Bunun sonucunda, beyin veya omurilikten, doğrudan, hiçbir bilginin

o izole edilmiş bağırsak kıvrımına ulaşamayacağını umuyorlardı.

Ancak bu iki araştırmacı çıkarılan bağırsak parçası üzerine baskı uyguladıkları zaman aşağıya doğru

ritmik bir kasılma meydana geliyordu. ‘Eğer bu kasılmaya dışarıdaki sinirler sebep olmuyorsa

mutlaka içerdeki sinirler sebep oluyordur’ şeklinde bir sonuca vardılar. Onlar

“bağırsak yasası”na bölgesel sinir ile ilgili mekanizmayı eklediler.

Bu durum bir sansasyon olmuştu. Çünkü o zamanki bilim dünyası için, beyin vücudun sınırsız

hakimiydi. Sonraları, sindirim sisteminin ne kadar derinligine inilirse, kafadaki beynin

hakimiyetinin de o kadar zayıfladığı keşfedildi. Bayliss ve Starling o zamana

kadar bu durumdan habersizdi.

Ağız ve yemek borusu kısmi olarak, mide ise zaman zaman yukarıdan emir alıyor. Fakat mide

çıkışından itibaren görevi başka bir organ devralıyor. Neyin ne zaman ve nerede

olacağına bağırsaktaki ikinci beyin karar veriyor. Ancak en sonda yer alan

rektum ve anüs insan beyninin bilinçli yönetimine katılıyor.

Bağırsak kafaya ne anlatır? Her iki ”beyinin” birbiriyle iletişimi artık sindirim sistemi

araştırmacıları için tartışmasız bir olgudur.

Bağırsak beyin yöneticidir de... Kendi sensörlerinden gelen dataları kendisi değerlendirir,

işleme koyar, bir takım reaksiyonları kontrol eder, komşu organlara emir verir, enfeksiyonlara

karşı savunma ve kas çalışmasını koordine eder. Çok çabuk karar vermek zorundadır ve depolanmış

bilgilere ulaşabilir. Organize bir şekilde çalışır. Farklı durumlarda gereken reaksiyonları gösterebilir.

İkinci beyinde işbirlikçi (kooperatif) bir sinir sistemi için gereken her şey vardır.

Schermann diyor ki:

”Bağırsak beynin‘‘düşündüğünü’’ söyleyebiliriz.”

Schermann'ın meslektaşı Gershon birçok hasta insan için yeni umut vaat ediyor. İki beyin

arasındaki ileri derecedeki iletişimi çözümlemenin onun için “çok çekici” olduğunu

söylüyor. Schermann'a göre mide ve kafanın bağlantısı için yeteri kadar

kanıt var ve bunlar aynı lisanı konuşuyor.

Beyinde olan bitenden mide haberdardır. Alzheimer ve Parkinson hastalarında çoğu zaman,

kafa beyin ve bagırsak beyinde aynı tip doku hasarı mevcuttur. Deli dana hastalarının

bağırsaklarında da bu hastalığın bulaşıcı etkileri ileri derecede görülür. Bilim adamları

bu belirtiyi erken teşhis için bir fırsat olarak kabul ediyor.

Psikiyatrik ilaçlar, hücre ve molekül yapısının esas itibariyle aynı olmasından dolayı hem kafa

hem de bağırsaklarda etki gösterir. Bu durum, vücuda ait maddelerin neden ilaç olarak

kullanılmasının düşünüldüğü ile ilgili olarak bize bir ipucu vermektedir. Mesela sindirim

hormonu olan ‘sekretin’ otistik çocuklara yardımcı olabilmek umudu ile ilaç olarak

test ediliyor, çok iyi bilinen bir migren ilacı fazla hareketli bağırsakları sakinleştiriyor,

uyuşturucu ilaçlar sindirim sistemindeki iltihaplamaları durdurabiliyor, antidepresif

ilaçlar ise indirimi olumsuz etkileyebiliyor. Prozak diye bilinen modern bir ruhsal

uyuşturucunun etkisi ile seretonin nöronlar arasındaki alanlarda yoğunlaşıyor.

Kafadaki bu değişim genellikle kişinin ruh halinde bir aydınlanma meydana getiriyor,

ne var ki midedeki Seretonin bağırsaktaki peristaltik refleksi etkileyerek kabızlık

veya ishali meydana getiriyor.

Önsezi = Kafa ve Beyin Bağlantılarının Etkileşmesi.

Çok az bilgi, beyin tarafından bağırsaklara gönderilir. Enterik sinir sistemi (ESS) bağırsakların yönetim

merkezini oluşturan gastrointestinal sistemdeki nöronlar topluluğu olup, beynin yardımı olmadan

çalışır. Bağırsaklardaki sinir sistemi sensorlar ve motorik nöronlardan oluşur. Birinci beyinden

bağımsız olarak bağırsaklar dalgasal hareket seklinde bir refleks yaparlar. Bağırsak

duvarındaki nöronlar besin parçalarının nerede olduğunu hisseder. Bu sırada

enterokromafin hücreleri serotonin salgılar bu hormon mukoza altında bulunan

ve otonom sinirler tarafından oluşturulan sinir ağlarını harekete geçirir.

Sinir ağları bu sinyalleri, bağırsağı genişletip büzen, kas hücrelerine iletir.

Bu reflex, ileri derecede aksarsa kabızlık, çok hassaslaşırsa ishal durumu ortaya çıkar.

Genel olarak bağırsaklardan kafadaki beyine daha fazla bilgi akışı söz konusudur. İkinci beyin

kendimizi iyi hissetmemizde belirleyici bir rol oynar. Bağırsak duvarında incecik iki katmandan oluşan

kompleks bir sinir ağı vardır. Bu sinir ağı sindirim sistemini kaplar. İnsan vücudunda en fazla nöron

birikiminin olduğu bu bölge kafa beyin ile bağ halindedir. Peki neden % 90 oranında bilgi transferi

aşağıdan yukarıya dogru akar? Bağırsak beyindeki bu bilgi seli akışını etkileyen unsur nedir?

Bağırsaktan beyne yollanan bilinçli sinyallerden daha başka, bilinç dışı bilgilerin de

kafadaki santrale yollandığı deneylerle ortaya çıkmıştır.

Kısa zaman önce, halk hastalığı olan “Spastik Kolon”a karşı piyasaya bir ilaç sürüldü.

Bağırsak beyin ve ruhun arasındaki yoğun etkileşime dayanarak geliştirilen bu ilaç “Spastik Kolon”, İngilizce’de kısaca IBS olarak adlandırılan hastalığa karşı etkili olmasına rağmen aslında korkuya karşı geliştirilmiş bir ilaçtı ve en az on milyon hastada etkili olmuştu. “Spastik kolon” hastalığının bulguları arasında yoğun rahatsızlık hissi, düzensiz dışkılama, gaz ve karın ağrısı vardır. Halkın %20’sinden fazlası bu

rahatsızlıktan muzdariptir. Bunun dışındaki %20 de, bağırsaklardaki başka işlev bozukluklardan,

mesela kronik kabızlıktan şikâyet ediyor.

Bu insanlarda ,sindirim sistemi düzgün çalışmamakta ve bunun nedenini hiçbir doktor bilememektedir.

Ne anatomilerinde, ne de kimyasal analizlerde bir anormallik görülememiştir. Bu yüzden IBS hastalarına,

çoğu zaman, ‘‘hastalık hastası’’ damgası vurulmaktadır. Michael Scheman’a göre, böyle hastalıkların çoğuna midedeki bir nöronsal fonksiyon bozuklugu sebep olmaktadır veya bağırsak beyin çıldırmış durumdadır.

bazen de kafa ve bağırsak beyin arasında iletişim bozuklugu vardır. Elliden fazla hastalıkta

iki beyin arasında böyle bir bağlantı hatası olmasından şüphe ediliyor.

Michael Gershon; ‘‘Bağırsak beyin kendi “nöronlarını” geliştiriyor. Kısa zaman önce bilim adamları

bağırsaktan beyine giden sinir hatlarının, beyinden karına gidenlerden çok daha fazla olduğunu,

öyle ki, bu bağlantıların %90 ının aşağıdan yukarı doğru (bağırsak beyinden-kafa beyine) gittiğini buldular. Peki bu neden böyle? Çünkü o yöndeki bağlantılar çok daha önemlidir. Bağırsaktan

gelen sinyaller her yerde mevcuttur, fakat biz bunları bilinçli olarak algılayamıyoruz.

Ancak bulantı, kusma veya ağrı gibi alarm işaretleri ile farkına varabiliyoruz. Ama bütün bu

bilinçaltı, bağırsaklardan kafadaki beyne gönderilen sinyaller organik manalarla yüklüdür.’’

şeklinde açıklamalarda bulundu.

“Küçük Beyin” “Büyük Beyini” Bilgi Yağmuruna Tutuyor.

Los Angeles’da California Üniversitesi’nde çalışan Emeran Mayer, kendini vücudumuzdaki bu sır

dolu akımı daha ayrıntılı keşfetmeye adadı. Yirmi seneden beri Amerika’da araştırma yapan bu

Alman bilim adamı deneyleri ile heyecan yarattı. Mayer, bağırsağın ne tür bir haber gönderdiğini

kısmen çözebildi. Deneyler sırasında bazı IBS hastalarında kalın bağırsak iritasyonları yaratmak

için bağırsağa sentetik bir balon koymuşlar ve deneklerde ilk ağrı belirtileri ortaya

çıkıncaya kadar balonu şişirmişlerdi.

Aynı zamanda hastanın beyin aktiviteleri tomografi cihaz ile tespit edilmişti.

Bütün “spastik kolon” hastalarında sağlıklı insanlara göre rahatsız eden hisler

ortayaçıkınca, limbik sistemde yüksek hareketlilik gözlemlendi.

Limbik sistem hislerin işleme ile ilgilidir, yani “rahatsız olmanın merkezi”dir. Bu bölgede

menfi vücut tepkileri işlendiği sanılıyor, yani buradan sevimsiz hissedişleri baskı altına

alan bir mekanizma idare ediliyor.

Mayer “Kaşıntı yaratan bir kazağı düşünün, belli bir zaman sonra bu kaşıntıyı hissetmezsiniz.

Sağlıklı kişilerde sindirim sistemden gelen uyarılar çok yüksek bir eşik atlamak zorundalar,

ancak ondan sonra bilinç onları algılıyor. Yani uyarıların girişi baskı altındadır“

şeklinde konuyu açıklıyor.

Araştırmacı bu durumun çok iyi, yerinde bir mekanizma olduğunu çünkü midenin bütün reaksiyonları

bilinçli olarak algılaması durumunda çıldırabileceğimizi söylüyor. O zaman yemek esnasında

sohbet edemezdik ve en ufak bir korku ve endişede karnımız fena ağrıyor olurdu.

Bu farkındasızlık bizim için hayırlıdır. Sağlıklı kişiler içlerinde olup bitenden haberdar olmuyor.

IBS hastalarında ise, bu koruma mekanizması çalışmıyor çünkü, o ilgili beyin bölgesi yeteri

kadar baskı altında alınamıyor. Bu hastalarda rahatsız edici karın hisleri için algılama

sınırları çok düşük. O sebeple her rahatsızlık, her bağırsak hareketi, her bir bağırsak

sesi, her menfi dürtü, can sıkıntısı ve ağrı filtre edilmeden bilince varıyor.

Buna benzer beyin aktivitelerinin depresif ve kaygılı hastalarda da

görülmesi bilim adamlarını şaşırtıyor.

Nasıl oluyor da ruh halimizi koruyan bu mekanizma devre dışı kalabiliyor? Görünüşe göre,

başlıca sebep dizginlenmemiş stres döngüleri… Acil durumlarda, mesela ağrı veya imtihan

korkusunda bunu karnımızda hissediyoruz. Kafadaki beyin, bilinçli veya bilinçaltı stresin ve korkunun

yükünü hissettiğinde, bağırsaklarda, özellikle, bunun için ayrılmış bağışıklık hücreleri aktive oluyor.

Bu hücreler, Histamin adında iltihapa yol açan maddeler salgılıyor. Bu salgılar, bağırsaktaki

sinir hücrelerini duyarlı ve aktif hale getiriyor. Bu durum kas hücrelerin kasılma işlevini

tetikliyor ve sonuç olarak kişide spazm veya ishal meydana geliyor.

Bağırsak beyindeki bu genel tehlikeli durum, kafadaki beyine bildiriliyor ve kafadaki beyinden

aşağıya doğru feedback şeklinde cevap geliyor. Bu örnek, birinci beyin ve bağırsak

beyin arasında olan binlerce döngüden bir tanesi. Bu döngüler her şeyden önce

sürekli korku ve “yüksek derecede stres” yüzünden kronikleşebiliyor ve döngü

nihayet bağımsızlaşıyor. Sürekli salgılanan stres kimyasalları, beyinde

hücre ölümüne dahi sebep olabiliyor. Bunun sonucu olarak “limbik sistem”

ve ‘‘beyin frontal bölge’’de yer yer ölçülür derecede küçülmeler meydana geliyor.

Bu durum bazı depresif insanlarda da belgelenmiştir.

Erken yaştaki stresli yaşam, beyin ve bağırsaklarda izler bırakıyor ve hayat boyunca beyin- bağırsak bağlantısında hassasiyetler oluşturuyor. İnsanlar üzerindeki gözlemler de bu tezi doğruluyor.

Çocukluk döneminde, kötü bir şöhreti olan ”3 ay koliği’’ geçirenler yetişkinliklerinde

çoğu zaman ‘‘spastik kolon’’ hastası oluyor.

Michael Schemann, bağırsak beyindeki bellekte “mikro düzeyde bir öğrenme süreci”

yaşandığını ve beyinde bellek için kullanılan madde ve moleküllerin aynısının

bağırsakta da bulunduğunu açıkladı.

Bağırsak beyin genç yaşta en iyi şekilde öğreniyor, çünkü bağırsak beyin kafadaki beyin

gibi doğumdan sonra gelişiyor ve en az üç sene için kolay şekillenebilen durumda oluyor.

Bağırsağın yaptığı tecrübeler bu şekilde iki beynin de “kişiliğini” etkiliyor. Aşırı ve uzun süren

korkular sadece kafada iz bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda da sindirim sisteminde iz bırakıyor.

Bu hayvan deneylerinde de kanıtlanmıştır. Strese maruz kalan fareler üzerinde yapılan

deneylerde, bu hayvanlarda gözlenen aşırı hassasiyetin

bağırsaklara da yansıdığı gözlemlenmiştir.

En son araştırmalar, IBS hastaların %40’ ında panik, korku atakları ve depresyon

görüldüğünü ve bunun bağırsak ve ruh sağlığı arasında vahim tepki zincirinin

en büyük delili olduğunu da gösteriyor. Bu panik, korku ve hüzün

bağırsaktan mı kaynaklanıyor?

Birinci ve ikinci beyni aşağıdan yukarı doğru bağlayan kapsamlı sinir ağında, hayret

uyandırırcasına, “karın hissi” ve “sezgisi” görülüp bunun, birinci beynin biyolojik

ikizi olarak tanımlanmasıyla artık hiçbir meslektaşı nörogastroentolog ve fizyoloji

profesörü Emeran Mayer'in görüşünü hafife almıyor. Bu durum, birbirine sıkıca

bağlı iki beynin etkileşmesinden doğuyor. Araştırmacılar sonuç olarak kafadaki

beyinde, bağırsak beyinden yukarı, kafa beyine doğru yollanan ve bütün

mide-karın reaksiyonlarını ve datalarını toplayan bir “duygu-bellek-

bankası”nın varlığından bahsediyorlar.

Mesela çok korkutucu olaylarda ortaya çıkan

rahatsız edici hisler gibi… Fakat aynı zamanda sevinçli

bekleyişlerde ortaya çıkan biyolojik şifreler, mesela aşık olunca “karında uçuşan

kelebekler” gibi veya bazı insanlara bakınca ortaya çıkan şaşırtıcı reddetmeler gibi…

Bir insane, başka bir olayda benzer bir durumda, bir karar vermek zorunda kalırsa, o

zaman bu karar sadece entelektüel bir hesaba göre verilmiyor, her zaman bu muazzam

kataloğunda biriktirilmiş duygu ve vücut reaksiyonlarıda bilinçaltından katılarak bu kararı

şekillendiriliyor, yani buna “gut feelings ( karın hissiyatı)” denir.

Bu durumu araştırmacılar evrim için bir dürtü olarak görüyorlar.

Kafadaki frontal korteksin ileri gelişimine bağırsak sebep olmuştur, çünkü o büyük

bilgi miktarı oradan kaynaklanıyor. Emeran Mayer buna “Feedback” diyor

ve bu Feedback frontal korteskte değerlendirilmek zorundadır.

Kafadaki Beyin Bağımsız Olarak Karar Verdiğini Zannediyor, Hâlbuki O,

Bağırsak Beynin Onu Nasıl Yönlendirdiğini Fark Etmiyor Bile...

Gün boyunca karın beyine hikâye anlatıyor. Ona duygusal profil yaratıyor. Yaşamın her

dakikasında beyine bir “duygu yatağı” hazırlanıyor, geceleyin bütün bu sürekli

bombardıman rüyalarda dahi gerçekleşmekte… Araştırmaların ortaya

koyduğu gibi, derin uyku evresi esnasında bağırsak beyin yumuşak,

ritmik dalgalanmalar ortaya koyuyor. Rüya görüldüğünde ise,

uykunun REM devresinde bu ritmik dalgalanmaların

heyecanla titrediği gözlemleniyor.

Bağırsakların ve serotonin hücrelerinin yoğun uyarılması, geceleyin kafada görülen resimlerle

bir paralellik oluşturuyor. IBS hastalarının birçoğu uyku bozuklardan şikâyet ederler, çünkü

rüya sırasında ve balon dilatasyon deneyinde uyarılan bölgede aynı hareketlilik

gözlemleniyor. Emeran Mayer “Bağırsak da mı rüya görüyor?” şeklinde bir

soru soruyor. Çok ağır ve kötü bir yemekten sonra insan kâbus görmez mi?

İnsanlar o gizli bilgi deposunu gece gündüz hiç bilmeden kullanıyor. O karından gönderilen

şifreler ancak yapay bir kuvvetlendirmede gizlendikleri bilinçaltından ortaya çıkıyor,

mesela kronik stres durumunda. Bu durum insanı daha hassas kılar, o zaman

bağırsak ve ruh dünyamızın karmaşık ilişkiler ağı içinde olduğunu birden fark ediliyor.

Mayer diyor ki: ‘‘Çok kuvvetli duyguların bilinç tarafından algılanmasının biyolojik bir

anlamı var; insan korkusunu ne kadar iyi hatırlıyorsa, gelecek seferde de o kadar

iyi karar veriyor. Bizim gelişimimiz bu yüzden bu kadar başarılı, çünkü menfi

veya pozitif olan duygular bizi daha iyi kararlar almaya itiyor. Bizim duygusal

deneyimlerimiz ne kadar kalıcı olursa, “fiziksel anı” o kadar iyi değerlendirebiliriz.

Ve diyebiliriz ki: Yolumuz bu yöne gitmeli!’’

Gershon'un dediğine göre iyi bilim adamları vizyon sahibi olmalı ve doğru soru

sorabilmeli… Bu bilgi ışığında “karın-mide-bağırsak” büyük bilinçaltı için biyolojik

matrisin bir parçası olamaz mı? Aşağı yukarı 100 sene önce bulunmuş, içimizde saklı ve

bugüne kadar nispeten araştırılmamış ruhi iç dünyamızın?

Bilinçaltı… korumacı, danışman, acımasız ve kandıran… “Bilinçaltı: Gelecek yüzyılda

bilim dünyası için en büyük bilmece” diyor nörologlar. Bütün “bağırsak-beyin uzmanları”

şimdiden bir şey bildikleri sanıyorlar: “Midede bilgeligin var olduğunu...”

Alman GEO-Magazin 11/00 tarihli dergisinden çeviren

Susanne Öz

buradan alıntılıdır :http://www.okyanusum.com/sindirim_sistemi.html

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Çok çektim, Allah kimseye vermesin.Şükür artık atlattım.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Sani Gerşon

New York Columbia Üniversitesi Anatomi ve Hücre Biyoloji Bölüm Başkanı nöro bilimci

Michael Gershon

Benim birader ya :D

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Murat Dere

Okumaya başladım, okuduuuum, okuduuum; baktım, biteceği yok vaz geçtim.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Önder Özcan

Okumaya başladım, okuduuuum, okuduuum; baktım, biteceği yok vaz geçtim.

ben son mesajı senin yazdığını görünce direk senin mesajı okudum :crazy:

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Fatih Aydın

SİNDİRİM SİSTEMİ BEYNE NASIL HÜKMEDİYOR

Paylaşım için teşekkürler.

Çok çektim, Allah kimseye vermesin.Şükür artık atlattım.

Tahir Bey ben bu hastalığı hala çekiyorum.

Bu tip çok yazılar okudum ama tamamiyle geçmiş değil.

Herşey rutin olunca sakin bir hayat sürünce problem yok.

Fakat sinir, stres, heyecan, endişe gibi durumlarda ben burdayım diyor.

Herkes bunları engelleyeceksin diyor ama nasıl?

Bende biliyorum bunların sebep olduğunu ama hadi bırakayım o zaman demekle de bırakılmıyor.

Nasıl atlattığınızı anlatır mısınız?

Özel mesaj da gönderebilirsiniz.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Anlatmaya çalışayım;

Öncelikle hangi yiyeceklerin bunu tetiklediğini tespit etmeniz gerekiyor.O yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durmak fazlası ile rahatlatıyor.Sinir,stress gibi durumların hastalığı fazlası tetiklediği aşikar dolayısı ile buna odaklanıp bu durumun beynimizin bize oynadığı bir oyun olduğuna kendimizi inandırmamız gerekiyor.Benim çok sıkışarak gittim tuvaletten boş çıktığım oldu :D Sonraları sıkışma anımda kendimi kontrol ettim gerçekten sıkışık mıyım,en son ne zaman çıktım tuvalete, bu kadar kısa zamanda gelmesine imkan var mı yoksa yine stress vs kaynaklı mı ? gibi sorularla kendimi telkin etmeye çalıştım ve zamanla büyük oranda düzelme olduğunu gördüm. % 100 geçmiş değil ama benim kontrolümde o yüzden rahatım artık.Bu hastalığın % 40 beslenme şeklinden,%60 çevresel etkenlerden oluştuğunu unutmayalım.Bu şekilde hayatımızı düzenlersek, büyük oranda yaşam standartını yükseltmiş oluyoruz

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Fatih Aydın

Anlatmaya çalışayım;

Öncelikle hangi yiyeceklerin bunu tetiklediğini tespit etmeniz gerekiyor.O yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durmak fazlası ile rahatlatıyor.Sinir,stress gibi durumların hastalığı fazlası tetiklediği aşikar dolayısı ile buna odaklanıp bu durumun beynimizin bize oynadığı bir oyun olduğuna kendimizi inandırmamız gerekiyor.Benim çok sıkışarak gittim tuvaletten boş çıktığım oldu :D Sonraları sıkışma anımda kendimi kontrol ettim gerçekten sıkışık mıyım,en son ne zaman çıktım tuvalete, bu kadar kısa zamanda gelmesine imkan var mı yoksa yine stress vs kaynaklı mı ? gibi sorularla kendimi telkin etmeye çalıştım ve zamanla büyük oranda düzelme olduğunu gördüm. % 100 geçmiş değil ama benim kontrolümde o yüzden rahatım artık.Bu hastalığın % 40 beslenme şeklinden,%60 çevresel etkenlerden oluştuğunu unutmayalım.Bu şekilde hayatımızı düzenlersek, büyük oranda yaşam standartını yükseltmiş oluyoruz

Teşekkürler Tahir Bey.

Yorum bağlantısı

Bu hastalık özet olarak nedir arkadaşlar?

Yazıyı okuyamadım çok çok uzun. Dikkatim dağılıyor.

Yorum bağlantısı
Mehmet Eren

Sık sık büyük abdeste çıkılması olarak bilinir. Şişkinlik - gaz - ağrı vb şikayetlere seben olur, tedavisi hala yoktur (*)

Araştırmalarıma göre özet olarak IBS : spastik kalın bağırsak - bağırsakların beynin kontrolü dışında ve çok çalışması.. Hassas bağırsak sendromu da deniyor. Kabaca anlatacak olursak: kalın bağırsakların posayı tutup suyunu çektiği evrenin kısa olması- bu işlemi yapamaması ve tolete gitme ihtiyacı hissettirmesi - toletten yeni çıkılmış bile olsa sanki daha bitmemiş hissi vermesi - bazen kabız bazen ishal çoğu zaman gazlı ve kötü kokulu parça parça dışkılama olarak ortaya çıkan bir sendrom... Sendrom deniliyor çünkü anatomik olarak bir hastalık tam olarak bulunmuyor genelde. Kabızlık olanlar da vardır. Kabızlık olanlar genelde çözümü kolay olan tiptir ancak sık tolete çıkma durumu en kötüsüdür. Hayat konforunu azaltır.

Düzene sokmak çok zordur, yediklerine dikkat etmek gerekir, dokunan - gaz yapan vb yiyecekleri az tüketmeye çalışmak vb yöntemleri vardır ancak kesin tedavi diye bişey yoktur. İlacı yoktur. Muhtemelen ömür boyu sürer.

*ilaçlara aldanmayalım , ayrıca gıda intoleransı testlerine de boşuna para kaptırmayınız..

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Şunu eklemek istiyorum.Bu rahatsızlığın hayat kalitesini düşürmek dışında hiç bir zararı yok.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Fatih Aydın
(düzenlendi)

Şunu eklemek istiyorum.Bu rahatsızlığın hayat kalitesini düşürmek dışında hiç bir zararı yok.

Evet doğrudur.

Bende okuduğum yazılar ve Gastroloğumun söyledikleri doğrultusunda bu bilgiyi edindim.

İleride tehlikeli bir hastalığa çevirme gibi bir durum yok.

İnsan nasıl sinirli olursa bağırsağıda sinirli olabiliyor.

Genellikle benim gibi kıl ve titiz olan insanlarda görülüyor.

Mükemmeliyetçiliğe fazla kapılmamak gerekiyor.

Hani derler ya "dünya yansa bu adamın bir kibrit çöpü yanmaz".

Biraz böyle olmak lazım ama kolay değil.

tarihinde Fatih Aydın tarafından düzenlendi
  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Mehmet Eren

Mükemmeliyetçi olamamayı başarırsanız bana da öğretin :)

Kıl - titiz olmayı tamamen bırakabilirseniz yönteminizi paylaşın hocam :)

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Fatih Aydın

Mükemmeliyetçi olamamayı başarırsanız bana da öğretin :)

Kıl - titiz olmayı tamamen bırakabilirseniz yönteminizi paylaşın hocam :)

Kardeşim inan bende çok arıyorum o yöntemi. :)

Yorum bağlantısı
Tahir İlter

Evet doğrudur.

Bende okuduğum yazılar ve Gastroloğumun söyledikleri doğrultusunda bu bilgiyi edindim.

İleride tehlikeli bir hastalığa çevirme gibi bir durum yok.

İnsan nasıl sinirli olursa bağırsağıda sinirli olabiliyor.

Genellikle benim gibi kıl ve titiz olan insanlarda görülüyor.

Mükemmeliyetçiliğe fazla kapılmamak gerekiyor.

Hani derler ya "dünya yansa bu adamın bir kibrit çöpü yanmaz".

Biraz böyle olmak lazım ama kolay değil.

Mükemmeliyetçi olamamayı başarırsanız bana da öğretin :)

Kıl - titiz olmayı tamamen bırakabilirseniz yönteminizi paylaşın hocam :)

O zaman neymişşş ? IBS candır :D

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Mert Ender

Bende de var. Nelerin zarar verdiğini de buldum. Büyük ölçüde beyaz unlu ürünler, yani bildiğimiz simit, ekmek, kek, kraker, gofret, içeceklerden kahve, hazır kahveler, siyah çay, her türlü gazlı içecek, hazır meyve suları, süt, portakal, kuruyemişlerin büyük kısmı, bulgur şu anda aklıma gelen tetikleyiciler. Ve elbette stres, bozmadığı şey yok.

Yemekten hemen sonra bir şeyler içmek iyi gelmiyor - su dahil. Yemekten önce ve epey sonra içeceksiniz.

Ayakları dört mevsim sıcak tutmak gerekiyor. Gece uyurken de yorgana bürüneceksiniz, makine daireniz :) açıkta kalmayacak.

Mustafa Nevzat firmasının getirdiği Lacdigest laktaz enzimi işe yarıyordu ancak bir süredir gelmiyor. Ananastan elde edilen Bromelaine enzimi işe yarıyor, eczanelerde bulabilirsiniz.

Düşünülenden daha çok yaygın bir konu olduğunu düşündüğüm için paylaşmak istedim. Herkese sağlık, afiyet... :flowers:

Yorum bağlantısı
  • 2 hafta sonra...
Rasim Bolat

Bahsi geçen rahatsızlık bende de mevcut; kurutulmuş meyve, kepekli ekmek ve kefir tüketerek düzeldim demicem ama çok rahatım kefiri bir deneyin bence. sigara içiyorsanız bırakamazsanız bile azaltın en azından aç halde kullanmayın uzun süre aç kalmayın. Lipton yemek sonrası çayı kullanabilirsiniz ayrıca . Oldukça rahatlatıyor bu yaptıklarım

Yorum bağlantısı
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...