Mert Ender 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Alıntıdır... "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın" sorusuna New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin cevabı şöyle olmuştu.."Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırılsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın.O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım."Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyorlar. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.Polis bu kararlılığıyla "Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz" demiş. "Kırık Cam Teorisi" ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (yani zengin beyazlar) da olaya dahil oldular.Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz." 21 Yorum bağlantısı
Tuğberk Şahinoğlu 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Gerçekten çok doğru tespit yapmışlar. Malesef toplumda kurala doğru olduğu için değil uymak zorunda olduğu için uyan insanlar çok var. Bunu da aşmanın yolu doğru eğitimden geçiyor. İyi eğitimli bir kişi elinde fırsat olsa da o camı kırmaz. Tabi yüksek lisans yapıpta insanların haklarını paralarını gasp edenleri biliyoruz ama siz benim demek istediğimi anladınız 2 Yorum bağlantısı
Murat Zırtlan 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Güzel bir derleme. Sarı inek hikayesine beniyor. 1 Yorum bağlantısı
Furkan Avcı 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Ben mesajı anladım, bırakın kırık camı şehirler yakılır olmuş ses eden yok. Kırık cam teorisine göre ilerde neler olabileceği açık. Allah devletimize zeval vermesin. 13 Yorum bağlantısı
Celalettin Süğürtin 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Mesaj alınmıştır. Nasreddin Hoca fıkrasında işlenen sakalın içindeki karınca olayı da bunu doğrulayan anlamlı bir kıssadan hissedir. Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 (düzenlendi) Bizim güvenlik güçlerimizin yapmadığı şey işte bu. Küçük suçlara "değmez" diye bakmayıveriyorlar, yöneticileri (Emniyet müd. içişleri vs) öyle istiyor sanırım. BEnce büyük hata. Basında bile baklava çaldı hapse mi girsin? diye demogoji yapılıyor. 10 Ekim 2014 tarihinde Mehmet Göktürk tarafından düzenlendi 3 Yorum bağlantısı
Cem Dilmen 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Güzel yazı, doğru tespitler elinize sağlık... Yorum bağlantısı
Yalçın Dağlıoğlu 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Sarı İnek Hikayesi Vaktiyle aynı ormanda yaşayan bir aslan ve bir inek sürüsü varmış. Aslan sürüsünün gözü inek sürüsünde ama inek sürüsü kendini savunacak kadar kalabalık ve güçlü. Aslanlar açlıktan yorgun, halsiz, güçsüz kalmışlar. Düşünüp taşınıyorlar; sürü kalabalık ve güçlü saldırırlarsa karşılık bulacakları kesin. Çaba sarfetmeden, enerji harcamadan nasıl karınlarını doyurabilirler, bunun yollarını arıyorlar… Ve aralarında konuşup anlaşıyorlar, içlerinden ineklerin sürüsüne bir elçi gönderiyorlar. Elçi diyor ki; - Size saldırırsak ne olacağını biliyorsunuz. Mutlaka aranızdan birini alıp yiyeceğiz, buna engel olamazsınız. Gelin, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın, aranızdan birinin rengi çok sarı, sizden de farklı, bizim de gözlerimizi alıyor. Onu bize verirseniz size saldırmadan onu alıp gideriz ve bir daha gelmeyiz. Bundan sonra da güzel güzel geçiniriz. İnekler düşünmüşler, taşınmışlar, bilge ineğe sormuşlar; “Olmaz” demiş bilge inek, “Aramızdan hiçbirini vermeyin” Ama aslanlar ısrarlı. En sonunda razı olmuş inekler, nasıl olsa saldırırlarsa birimiz gidecek, hem biz de çok yorulacağız. En sonunda peki demiş inekler, bir inekten ne çıkar? Biz büyük bir sürüyüz, bize bir şey olmaz…Vermişler sarı ineği, aslanlar da sarı ineği bir güzel yemişler, karınlarını doyurup kendilerine gelmişler. Bir kaç gün sonra aslanlar gene acıkmışlar, yine gelmiş aslanların elçisi ineklerin yanına; - Aranızda boynuzu kırık bir inek var, sinirimizi bozuyor, verin onu, ne kendinizi ne bizi uğraştımayın demiş… Barış yanlısı inekler, ikinci tavizi vermişler, o inek de verilmiş. Artık işi öğrenen aslanlar, benekli inek, kuyruğu kısa inek, şöyle inek, böyle inek deyip inekleri bir bir almışlar sürüden. Sürü de günden güne iyice azalmış. Artık aslanlar elçiye gerek kalmadan açık açık saldırmaya, istedikleri ineği sürüden götürüp yemeye başlamışlar. Sürünün ileri gelen inekleri, panik içnide tekrar bilge ineğe koşmuşlar. “Biz nerede hata yapıyoruz, sürümüz yok olacak! demişler. Bilge inek cevabı vermiş, “Siz hatayı sarı ineği verirken yaptınız…“ Alıntıdır. 8 Yorum bağlantısı
Şahin Topaloğlu 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Sarı İnek Hikayesi Vaktiyle aynı ormanda yaşayan bir aslan ve bir inek sürüsü varmış. Aslan sürüsünün gözü inek sürüsünde ama inek sürüsü kendini savunacak kadar kalabalık ve güçlü. Aslanlar açlıktan yorgun, halsiz, güçsüz kalmışlar. Düşünüp taşınıyorlar; sürü kalabalık ve güçlü saldırırlarsa karşılık bulacakları kesin. Çaba sarfetmeden, enerji harcamadan nasıl karınlarını doyurabilirler, bunun yollarını arıyorlar… Ve aralarında konuşup anlaşıyorlar, içlerinden ineklerin sürüsüne bir elçi gönderiyorlar. Elçi diyor ki; - Size saldırırsak ne olacağını biliyorsunuz. Mutlaka aranızdan birini alıp yiyeceğiz, buna engel olamazsınız. Gelin, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın, aranızdan birinin rengi çok sarı, sizden de farklı, bizim de gözlerimizi alıyor. Onu bize verirseniz size saldırmadan onu alıp gideriz ve bir daha gelmeyiz. Bundan sonra da güzel güzel geçiniriz. İnekler düşünmüşler, taşınmışlar, bilge ineğe sormuşlar; “Olmaz” demiş bilge inek, “Aramızdan hiçbirini vermeyin” Ama aslanlar ısrarlı. En sonunda razı olmuş inekler, nasıl olsa saldırırlarsa birimiz gidecek, hem biz de çok yorulacağız. En sonunda peki demiş inekler, bir inekten ne çıkar? Biz büyük bir sürüyüz, bize bir şey olmaz…Vermişler sarı ineği, aslanlar da sarı ineği bir güzel yemişler, karınlarını doyurup kendilerine gelmişler. Bir kaç gün sonra aslanlar gene acıkmışlar, yine gelmiş aslanların elçisi ineklerin yanına; - Aranızda boynuzu kırık bir inek var, sinirimizi bozuyor, verin onu, ne kendinizi ne bizi uğraştımayın demiş… Barış yanlısı inekler, ikinci tavizi vermişler, o inek de verilmiş. Artık işi öğrenen aslanlar, benekli inek, kuyruğu kısa inek, şöyle inek, böyle inek deyip inekleri bir bir almışlar sürüden. Sürü de günden güne iyice azalmış. Artık aslanlar elçiye gerek kalmadan açık açık saldırmaya, istedikleri ineği sürüden götürüp yemeye başlamışlar. Sürünün ileri gelen inekleri, panik içnide tekrar bilge ineğe koşmuşlar. “Biz nerede hata yapıyoruz, sürümüz yok olacak! demişler. Bilge inek cevabı vermiş, “Siz hatayı sarı ineği verirken yaptınız…“ Alıntıdır. :bravo: Cuk diye oturmuş valla.... 2 Yorum bağlantısı
Yalçın Dağlıoğlu 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Aslında o aslan dedikleri olmamış ,çakal sürüsü denseymiş daha iyi olurmuş. 2 Yorum bağlantısı
Murat Gök 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Umarım,bu bilince sahip olabiliriz birgün... Yorum bağlantısı
Ayhan Onaran 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Yazılar çok güzel.. anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.. 2 Yorum bağlantısı
Mehmet Demirci 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Bütün ırklara , bütün ümmetlere , bütün ideolojilere bizim ülkemiz gibi sahip çıkan yok . Ama ilk fırsatta da suistimal edilen de yine bizim ülkemiz oluyor . Allah ülkemize , vatanımıza zeval vermesin İnşallah . 5 Yorum bağlantısı
Mustafa Şimşek 10 Ekim 2014 Paylaş 10 Ekim 2014 Kırık Cam Teorisi, biliyorum bunu... güzel paylaşım teşekkürler. Yorum bağlantısı
Ali Eren 11 Ekim 2014 Paylaş 11 Ekim 2014 Paylaşımlar için teşekkürler. Allah sonumuzu hayır etsin Yorum bağlantısı
Fatih Mehmet Uslu 12 Ekim 2014 Paylaş 12 Ekim 2014 Burda polis trafik cezası yazmaya kalksa sürücünün tanıdıkları vs. 40-50 kişi toplanıyor birden. Yukarıya bilgi verilince de iş uzamasın büyümesin diye taviz veriliyor. Yani batıda kesinlikle taviz vermeyeceğin konularda burda taviz veriyorsun. Sonra taviz tavizi getiriyor. Adamlar taş da atsa molotof da atsa hatta silah bile sıksa üstüne gidilemeyebiliyor. İlk başta güvenlik güçleri adil olabilmeli halka karşı, doğu batı ayrımı yapmaksızın. 1 Yorum bağlantısı
Recommended Posts